Küreselleşme neden ve sonucun sarmal biçimde birbirine eklendiği bir süreç olarak yaşanıyor. Oluşan sonuçlar bir süre sonra değişimin sonraki aşamalarının kaynak nedenleri haline dönüşüyor. Bu nedenle genel olarak bakıldığında neyin neden olduğunu söylemek zor olsa da, aldığımız zaman kesitinde bazı değişim örneklerini tespit etmek mümkün oluyor. Örneğin küreselleşme ile oluşan sonuçlardan biri, tüm dünya üzerinde ticaret önünü tıkayan engellerin yok olması şeklinde gerçekleşti. İş dünyasındaki açıklık yaklaşımları yeni başarıların sabahtan akşama oluşabileceğinin örneklerini sergiledi.
Ama sosyo-ekonomik değişimlerin hızla ve tümüyle, eksiksiz biçimde gerçekleştiğini söylemek mümkün değil. Her zaman yeni olan, bir süre daha içinde eski olanı barındırmaya devam ediyor. Mevcut durumda ölçek ekonomilerinin, pazara doğrusal giriş yönelimlerinin, büyümeye doğrusal bir süreç olarak bakma eğilimlerinin, işletme kaynaklarının sadece parasal sermayeden ibaret olduğu şeklindeki algılama anlayışının ve geleceği geçmişteki başarılar üzerine kurma takıntılarının sürdüğünü gözlüyoruz. Geçmişten geleceğe doğru yeni dersler çıkarmamız gereken bir dönemi yaşadığımızı, iş ve işletme kültürünün büyük oranda değiştiğini ve oyun için yeni kurallara ihtiyacımız olduğunu anlamak zorundayız.
Yeni Ekonomi
Yaşadığımız dönemin Bilgi Çağı, Küresel Çağ, Ağ Toplumu Çağı vb. gibi pek çok ismi var. Ağların, yoğunlaşmaların ve kümelenmeleri artması, bunların ekonomiye olan yansıları nedeniyle bu çağla ilgili kavramlardan bir başkası Ağ Ekonomisi olarak gündeme geliyor. Bu ismin verilmesinde bilginin miktar ve çeşitlilik olarak artması, ağ yapılarının çoğalması ve bunların ekonomik sisteme olan yansımaları etkili oldu. Bu bağlam aynı zamanda yaşadığımız dönemin (verinin ve bilginin çoğalması, çeşitlenmesi ve erişiminin kolaylaşması nedeniyle) Enformasyon Çağı olarak isimlendirilmesine de neden oluyor.
Geleneksel iktisadın sermaye, emek, toprak gibi klasik üretim faktörlerini hatırlarsınız. 20’nci yüzyılın sonları ile bunlara bilgi yeni bir faktör olarak eklendi. Sanayi Çağı’nın sonlarına denk gelen dönemde bir sermaye biçimi olarak veri mülkiyeti (veriye sahip olmak) önemli ve değerliydi. İşletmenin kültürünün bir parçası olan enformasyon, Bilgi Çağı’nın ulaştığı aşamada veri, enformasyon ve/veya bilgi topluluğunu artık ‘bilgi varlıkları’ olarak isimlendiriyoruz. Bir başka deyişle; bir tür metalaşmaya uğramış olan bilgi, günümüzde işletmelerin en değerli varlıklarından birini oluşturuyor.
Bağlantılılık
Küresel Çağ’ın bilgi dışında en belirgin özelliklerinden biri, bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin bir sonucu olarak bağlantılılık olgusunun öne çıkışıdır. Bu dönemin baskın niteliklerinden biri, bağlantılılıktır. Bu sayede veri değiş tokuşu, enformasyonun işletmeden içeri ve dışarı doğru akışı, ağlar üzerinden bilgi paylaşımı, verinin üretildiği çeşitli noktalardan veri toplanması kolay, ucuz, hızlı ve tam zamanlı hale geldi. Bu süreç, bize enformasyonun yeni türden ekonomik gelişmenin en önemli aktörlerinden biri olduğunu gösteriyor.
Ağlar, yoğunlaşmalar ve kümelenmeleri doğrudan bilişim ve iletişimdeki gelişmelere bağlamak doğru değil. Bunlar bölgesel ve yerel ölçekli olarak zaten mevcuttu. Yeni teknolojilerin devreye girmesi ile birlikte ağ yapılarının oluşumu ve gelişimi daha ivmeli bir hale dönüştü. Ağlaşmada yaşanan bu durumun doyuma ve kararlı dengeye ulaşacağı bir zamanı kestirmek şimdilik mümkün değil. Muhtemelen giderek hızla yaklaşan bir gelecekte insanlık dünyadaki (ve muhtemelen o tarihte uzaydaki) yaşamı birinci dereceden etkileyecek çok daha farklı gelişmelere tanık olacak. Bir zamanlar telgraf telleri ile bağlanmış olmakla övünen dünya, geleceğin o yıllarında tek bir sanal zihne dönüşmüş olabilir. Öyle anlaşılıyor ki; geleceğin tüm teknolojilerin isimleri zımnen veya açıkça biyo ve nano önekleriyle başlayacak.
Sosyolojik Toptancılık
20’nci yüzyıl, ekonomik ve sosyal yaşamın (doğa, insan ve örgütten oluşan) tüm unsurları açısından ilişki olgusunun yerini ve önemini daha iyi kavramamıza neden oldu. Yaşamsal ilişkinin özel türlerinden biri iletişimdir. Bir motor etkisi yaptığını kesin olarak söyleyemesek bile iletişim alanında oluşan gelişmeler, doğrudan diğer teknolojileri de örten, itekleyen veya ilerleten etkiler yapıyor. Bu durumu daha iyi kavramak için teknolojik evrime göz atmak yararlı olur.
20’nci yüzyılın yarısına kadar olan dönemde kişilerin ve örgütlerin iletişim kurmasını sağlayan telefon, telgraf, telsiz, radyo ve TV sinyalleri yaşamı etkiledi. 1950’lerle birlikte herkesin bilişim gücünü kullanmasını ve kişiselleştirmesini sağlayan bilgisayarlar öne çıktı. 1990 sonrasında ise İnternet baskın biçimde gündeme geldi; bu sayede ağ yapıları oluşturma ve küresel bağlantılılık imkânları yaratıldı. Yeni yüzyılın ilk on yılı sonrasında daha önce benzeri yaşanmamış bir döneme girildi. Geçmişin sosyolojik toptancılığının yerini her şeyin yerel, kişisel ve taşınabilir olduğu bir karmaşık ve değişken ilişkiler sistemi alıyor. Tüm karmaşıklık içinde birey biraz daha belirgin bir durum sergiliyor. Yeni farkındalık diye özetleyebileceğimiz uzaktan algılama, otomasyon ve biyo-bilişim teknolojilerindeki gelişmeler kestirilmesi çok kolay olmayan sonuçlara ve çıktılara gebe bir yeni duruma (yeni normale) işaret ediyor.
Yeni Eğilimler, Yeni Akımlar
20’nci yüzyılın son yılları, sonraki dönemin hangi eğilimlerin veya akımların etkisi altında kalacağına dair ipuçları verdi. Tüm dünya ekonomilerini etkisi altında alan değişimin başlıca aktörleri arasında sayısallaşmayı, deregülasyonu ve küreselleşmeyi saymamız mümkündür. Sayısallaşma kendisini bilişim, iletişim, medya ve İnternet teknolojileri ile ortaya koydu. Deregülasyonun en önemli belirtileri merkezin yetki ve kaynaklarını özele ve/veya yerele devretmesi, yerelleşme ve yerindenleşme ile etkileşimli yönetim olarak okuyabileceğimiz yönetişim kavramının öne çıkmasıydı. Küreselleşme konusunda çok fazla tanım ve yaklaşım olmasına rağmen, basit olarak dünyanın herkesin birbirini görüp, duyup, iletişim ve ilişki kurabileceği ölçüde küçülmesi şeklinde bir ifade kullanabiliriz. Bu arada yeşil ekonomi, sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk, yaşam çevresinin bir bütün olarak korunması ve geliştirilmesi gibi yeni çağa özgü kavramlardan da söz etmeliyiz.
Yukarıda özetlediklerim yanında üretim teknoloji ve metodolojilerindeki gelişmeler imalat alanındaki darboğazların aşılmasını kolaylaştırdı. Böylece dünyanın herhangi bir noktasından benzer kalite ve fiyatla tedarik edilebilen emtialaşma özelliği gösteren ürün-hizmet sayı ve çeşitliliği oluştu. Küresel ve bölgesel rekabeti sadece düşük fiyatla belirlenmiş bir alana sıkıştıran bu tehdit işletmeler açısından yeni bir kavramın baskın hale gelmesine neden oldu: Farklılaşma. Bunun ise marka ve inovasyon olarak şimdiye kadar geliştirilebilmiş iki ana unsuru var. Günümüzde inovasyon artık sıradan bir rekabetçi yarış faktörü olmaktan çıkmış, yeni bir savaş alanı ve konusu olmuş gibi görünüyor.
Küreselleşme, deregülasyon ve sayısallaşma eğilimleri geçmiş iş ve işletme kültürü ile iş modellerini değersiz hale getiriyor. Artık mal ve hizmet sektörlerinde yer alan sınai ve ticari işletmeler üzerinde yeni türden baskılar var. Yeni iş ekosistemi; satıcılar, tedarikçiler, rakipler, pazara girmeye hazırlanan girişimciler ile mevcutları ikame eden/edecek ürün ve hizmetler için yeni şartlar öne sürüyor.
Geçmiş çağların buluşçusu laboratuvar veya atölyesine kapanıp araştırma yapan bir kişiydi. Günümüz inovatörü ise öncelikle teknoloji ve pazar arakesitini iyi ve doğru anlamış kişi veya takım olmak zorundadır. Günümüzde özellikle pazarlama fonksiyonunu başta inovasyon olmak üzere işletmenin diğer bileşenlerinden ayrı düşünmek ya da izole ederek ele almak mümkün değildir.
Marjinal Maliyet
Ölçek ekonomisi zihniyetinin egemen olduğu, buna karşılık üretimin darboğazlar yaşadığı 20’nci yüzyılın son çeyreği öncesi dönemde ekonomi ve iş dünyası kıtlık üzerine kurgulanmıştı. Müşterinin değer algısı büyük oranda herhangi bir malı edinebilmek üzerine kurgulanmıştı. Üretimin yetersizliği sonucu oluşan kıtlık kurgusu aynı zamanda birim fiyatlarında yüksek olmasına neden oluyordu. Ayrıca işletmenin bir tane ürün daha fazla üretmesinin ifadesi olan yükselen marjinal maliyet, üretimin daha büyük ölçeğe çıkmasını engelliyordu. (Bir işletmede en son üretilen birim malın maliyetine marjinal maliyet adı verilir. Üretim miktarının belli bir değerinden sonra marjinal maliyet –ek birim üretme maliyeti– artmaya başlar.)
Yeni teknolojilerin ticarileşmesi, tasarımdan imalata, hatta dağıtıma kadar olan süreçlerin sayısallaşması ve yeni metodolojilerin geliştirilmesi, marjinal maliyetle (ek üretimle) ilgili bu sorunun aşılmasını sağladı. Teknolojik olarak donanmış işletmeler ek maliyet artışları sağlamadan talebe bağlı olarak üretim yapabilirler. Hiç kuşkusuz; bunu söylerken stokta aşırı, atıl ve gereksiz depolama yapılması gibi bir öneride bulunmuyorum. Üretimde varılan miktarsal esneklik yeteneği, depolama yapmadan talebe bağlı (uygun) olarak üretim hacminin ayarlanabilmesini sağlıyor.
Ağ Toplumu ve Yaygın İşletme
Ağ toplumunda (ağ ekonomisinde) bir işletmenin yarattığı değerin önemli bir kısmı bir ağın parçası olmaktan kaynaklanır. Ağ ilişkileri, geçmiş ekonomilerin tedarikçi veya rakip ayrımını ortadan kaldırır. Ağda işletme kendi hedefleri doğrultusunda çok farklı roller oynayarak ağın daha değerli olmasını sağlar. Bu yeni ekonomide (ağ kapsamında) rekabet oldukça eskimiş bir kavram olarak kalmıştır. Ağ ilişkileri içinde işbirliği, rekabeti ikame etmiş gibidir. Ağ ekonomisi yaratılan değerin rekabet yoluyla değil, işbirliği ile artırılmasını hedefler. Ağ aracılığı ile ek katma değeri elde edebilmek, büyük ölçüde karşılıklı güvene, işbirliğine, ortak çalışmaya, kısaca sosyal sermaye düzeyinin gelişkinliğine bağlıdır. (Sosyal sermaye; kişiler, gruplar veya kuruluşlar arasında güven, karşılıklı iyi davranış ve işbirliği nedeniyle yaratılan kolektif veya ekonomik yararlar toplamını ifade eder.)
İşletme, ihtiyacı olan hizmet veya ara malların önemli bir bölümünü kendisi üretmek yerine ağ ekonomisinin sağladığı (düşük maliyet, temin hızı, kalite vb. gibi) yararlar nedeniyle içinde yer aldığı ağdan tedarik etmeyi tercih eder. Böyle işletme, ağın kendisine kattıkları ile birlikte gerçek fiziksel ve maddi imkânlarından daha büyük bir ölçek görünümü verir. Ağın sağlığı imkânlar ile kendi ölçeğini büyüten işletmeye ‘yaygın işletme’ adını veriyoruz.
İletişim ve İlişki
Yukarıda özetlediğim çerçeve günümüzde başarılı olmaya çabalayan işletmeler için bir ipucu veriyor. İletişim ve ilişki, yeni çağın işletme bağlamının büyülü sözcüklerinden ikisidir. Müşterilerle, tedarikçilerle ve rakiplerle daha etkili ve verimli iletişim ve ilişki modelleri geliştirebilen işletmeler daha kalıcı, sürdürülebilir ve katma değerli olmaya adaydır. Ağ yapılarının ek değer yaratılmasına ciddi katkı yaptığı bu dönemde ağlarda aktif biçimde yer alan ve ağların misyonunu doğru özümseyen işletmeler kazananlar arasında olacaktır.
Bir konunun altını çizmem gerekir. Kolay üretmenin amacı daha fazla satabilmektir. Ama bir işletme için her zaman için daha fazla satmak daha başarılı olmak anlamına gelmeyebilir. Pazar ve müşteri yönelimlerini doğru izleyememek, talepteki değişimi iyi takip edememek, siparişlerin zamanında ve kaliteden taviz vermeden teslim edilememesi, istenen (dolayısıyla satılan) miktarın sağlanamaması vb. olumsuz durumlar daha çok satış çabası gölgesinde firmaya ilişkin algıyı olumsuz etkileyebilir. Böyle bir durumda Enformasyon Çağı’nın iletişim ve ilişki özellikleri işletmenin kötüleşen görünümünü hızla yaymakta hiç çekingen davranmayacaktır.
Gürcan Banger