Düşünmek

      Yorum yok Düşünmek

Bir kişisel gelişim uzmanının belirttiğine göre bir kişi günde elli bin düşünce oluşumu ile üretiyormuş. Bunlar olumludan olumsuza zengin bir çeşitliliğe dağılıyormuş. Aralarında çılgınca diye niteleyebileceklerimiz de yer alıyor.

Yukarıdaki örnekte özetlediğim gibi düşüncelerimizi tetikleyen farklı nedenler var. Kimi zaman anılar, bir konuşmada geçen sözcük ya da ifadeler yeni düşüncelere neden olabiliyor. Çevremizde gördüğümüz canlılar, eşyalar ya da durumlar yeni düşünce ataklarına yol açıyor. Düşünce dünyamız o sırada bulunduğumuz duygusal oluşumlardan etkileniyor. Bazı zamanlarda ise adeta bir düşünce tasarımcısı gibi hiçbir şey yapmadan sadece düşünmek için zaman ayırıp düşünüyoruz.

Düşünce sistemimiz kimi durumlarda yaramaz bir çocuğu andırıyor. Ne zaman nasıl akıp gelivereceği belli olmuyor. Zihnimizi ziyaret için bizden onay veya izin almıyor. Zihin kovamıza doluşuveren bu düşüncelerin bir kısmını sevmiyor ve istemiyoruz ama onlar geliyor ve zihinsel, duygusal ve bedensel varlığımızı etkiliyorlar.

Düşünme Öğrenilir mi?

Ortaokul yıllarımda –felsefeye ilk kez merak saldığım günlerde– varoluşçu düşünür Kirkegaard’ın otuz küsur sayfalık bir kitapçığını okumuştum. Benim için adeta yüzme öğrenmek için dalgalı denize atlamak gibi olmuştu. İlk okuduğumda ilk düşünebildiğim ‘anlaşılamaz’ olduğu yönünde şekillendi. Anlamamış olmayı içime sindiremediğim için daha sonra oyuz küsur sayfayı birkaç kez daha okudum. Muhtemelen bazı kavramları ezberlemeye başlamış olduğum için sonraki okumalarımda metin bana daha anlaşılır gelmişti.

Düşünmenin öğrenilmesi sürecini her zaman benim Kirkegaard okuma macerama benzetirim. Çocukluğumuzda önemli ve değerli bulduğumuz büyüklerimizin görüşlerini, davranışlarını ve düşünme tarzlarını ‘ezberler’ ve özümseriz. Daha sonra başka örnekleri görüp öğrendiğimizde bizde var olanlarla karşılaştırır ve gerek duyarsak mevcutları yenileriyle değiştiririz. İnsanın doğayı öğrenme tarzının karşılaştırmalar (kıyaslamalar) yapmak olduğunu hatırlarsak düşünmeyi öğrenmenin de bu şekilde gerçekleşmesi hiç şaşırtıcı değildir.

Düşünmeyi Öğrenme Sorunları

Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. Bu atasözünde verildiği gibi olumsuz bir durum, kalıplaşmış bir düşünme ve davranış tarzına yol açabilir. Yaşamımızda öyle örnek olaylar meydana gelir ki, bu vesile ile öğrendiğimiz düşünme modelini unutmak çok zor hale gelir. Buna bir düşünme modeli, düşünce tarzı veya zihniyet yapısı diyebiliriz.

Esnek olmayan, kalıplaşmış düşünme tarzı, özgür düşünmenin önünde engeller oluşturur. Üretilen düşünceler de başta belirlenmiş olan kalıbın dışına çıkmazlar. Dolayısıyla önyargılar ya da ön kabuller içeren bu tarz sayesinde yaratıcılığın, yenilikçiliğin ve değişimin önü büyük ölçüde tıkanmış olur.

Katı biçimde kalıplaşmış bir tarza sahip kişiler kendi öğrenme ve düşünme yetilerine güvenmek yerine başkalarının söz, ilke ve kurallarına ihtiyaç duyarlar. Kendileri dışında –onay makamı olarak– başka referanslarla yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Hiç kuşkusuz; başka düşüncelere önem ve değer vereceğiz; ama bunlar kendi modelimizi geliştirmek için ancak iyi örnekler olabilmeli. Bundan ötesi, ezbercilik ve çok erken yaşlara özgü taklitçilik oluyor.

Yaşamla İlişki

Düşünme kişiliğimiz yaşama bakışımızı ve onunla olan ilişkimizi tanımlıyor. Dolayısıyla düşünme kişiliği aynı zamanda bireyleri yaşamı algılamaları açısından da sınıflama yapabilmemizi sağlıyor. Örneğin olumlu düşünme kişiliğine sahip bireyler yaşamla ilişkilerini başarılı olacakları inancıyla kuruyorlar. Bir anlamda yarı dolu bardağa dolu tarafından bakmayı tercih ediyorlar.

Doğal olarak yaşamla ilişkisini bardağın boş tarafını görerek kuranlar da var. Olumsuz düşünme kişiliğine sahip kişiler için yaşam, her an için rahatsızlık verecek ve endişeye neden olacak ihtimallerle doludur. Karmaşıktır. Eğlenceli olmaktan daha çok, sağ ve ayakta kalmayı gerektirir. Dolayısıyla kişi, kendi yaşamını bu –muhtemelen olumsuz– duruma göre düzenlemelidir.

Bir de ‘kitap sonu okuyucular’ var. Bu tür kişiler bir romanı okumaya başlamadan önce kitabın sonunu öğrenir ve uygun bulurlarsa tümünü okumaya karar verirler. Böyle bir düşünme kişiliğine sahip kişiler kesin karar vermeden önce konuyla ilgili tüm seçenekleri gözden geçirirler. Her seçeneğin kendilerine olan maliyetini özenle hesaplarlar. Seçimlik sepette yer alan seçeneklerden en az riskli ve en düşün risk düzeyine sahip olanı tercih ederler. Bu düşünme kişiliğine sahip bireyler için kazanmaktan daha çok, zarara uğramamak (ya da işin içinden en az zararla çıkmak) önemlidir.

Yaşamı bir optimizasyon (eniyileme) problemine benzetebiliriz. Bir amacımız var. Bu amacın içeriğini elde etmek ve ilgili tatmini en yüksek düzeye çıkarmak istiyoruz. Ama bunu yaparken sınırsız ve kısıtsız değiliz. Paradan zamana, sağlıktan mekâna kadar kısıtlarımız var. Bu kısıtlar her istediğimizi özgürce yapmamıza izin vermiyor. Diğer yandan bazı bireylerin böyle bir problem karşısında başarılı olduklarını görüyoruz. Yakından incelediğimizde böyle bireylerin bir yandan amaçlarının gereğini elde etmeye çalışırken diğer yandan da kısıtların yarattığı darboğazları genişlettiklerini izliyoruz. Bu tür bireylerin yaratıcı düşünme kişiliğine sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Yaratıcı düşünme kişiliğine sahip bireyler problemi fırsat olarak algılarlar. Onlar için problem, çözüm anlamına gelir. Çözümü imkânsız gibi görünen problemlerin bile hal yolları bulunabilir. Çözümler de başarı fırsatları ile eşdeğerdir. Başarılı buluşçuların yaşam öykülerini incelediğimizde bu durumu doğrulayan pek çok örnek bulabiliriz.

Ben Kimim?

Yaşam çevresi bireyin üzerinde doğrudan etkiler yapıyor. Diğer yandan insanın düşünme kişiliği sadece dış çevre şartlarının etkisiyle oluşmuyor. Kişinin kendisi hakkındaki algıları (kendini konumlandırması) dış etkilerle birleşerek düşünme kişiliğinin oluşumuna, dolayısıyla düşünce üretimine –olumlu ya da olumsuz– katkı yapıyor. Kısaca; kendimiz hakkında ne düşündüğümüz, üreteceğimiz düşüncelerin özünün belirlenmesinde belirleyici oluyor. Kendinize sorabilirsiniz. Birey olarak varlığınızla ilgili algınız nedir? Güçlü? Yaratıcı? Kapana kısılmış? Çekici? Yeteneksiz? Lider? Özetle; yaşam bir aynadır; siz ona nasıl bakarsanız o da size öyle yansıtır.

Düşünme tarzımızı özellikle çocukluktan başlayarak şekillendiriyoruz. Aile bireylerinin, anne ve babamızın, okuldaki öğretmenlerin ya da arkadaşlarımızın yarattığı etki düşünme kişiliğimizin oluşmasına etki ediyor. Hiç kuşkusuz; genetik özelliklerimizin veya doğum öncesi sürecinin de bunda katkısı var. Ama dış dünya gerçek anlamda düşünme kişiliğimizin oluşumuna doğrudan katkı yapıyor.

Çocuk yaştaki yaşam şartlarımız, kendimizi geliştirmek için bulabildiğimiz imkânlar ya da gördüğümüz –veya görmediğimiz– teşvik ve danışmanlık mekanizmaları düşünsel yetkinliğimizi etkiliyor. Yaşam çevremizde var olan kültür adeta düşünme kişiliğimizin oluşacağı sınırları belirliyor; kısıtları oluşturuyor. Sonuçta; olumlu veya olumsuz düşünme kalıbında şekilleniyoruz; kalıbın bizi zorladığı tarzı ediniyoruz.

Çocukluğunuzu hatırlamaya çalışın. Saygı duyduğunuz babanızın düşünme kişiliğiniz üzerinde yaptığı etkileri geçmiş yılların yığıntısı içinde kazıp çıkarabilirsiniz. Muhtemelen annenizin –belki de hiç hatırlamadığınızı sandığınız– öğütleri ya da önünüze koyduğu kuralları düşünce olarak sizi ‘siz’ yaptı. Çok sevdiğiniz bir öğretmen, değer verdiğiniz bir akraba ya da bir arkadaş zihninizde düşünce üreten fabrikanın bir yerlerinde duruyor olmalı.

Yaşamında dini inancı ana eksen kabul eden bir ailede yetişip yetişmemeniz ya da kültürel olarak çevrenizde güçlü bir figürün bulunması daha çocuk yaşlarda sizi etkiliyor. Özetle; bir sistem içinde yaşayıp o sistemin dışında biri olmak hiç kolay değil. Biçim almamızda dış dünyanın karşı konulması güç bir ‘mahalle baskısı’ var. Sonuçta; kendi genetik (bedensel, zihinsel vb.) özelliklerimiz, aldığımız her türlü eğitim ve ‘kültürel çevremizin’ etkileri birleştiğinde olumlu veya olumsuz düşünme tarzına sahip bir kişiliğe dönüşüyoruz. Günahlarla, sevaplarla, yasaklarla, ayıplarla, sınırlarla, kısıtlarla ya da kayıtsızlıklarla…

Gürcan Banger

( Toplam ziyaret sayısı: 286 , bugünkü ziyaret sayısı: 1 )

About Gürcan Banger

GÜRCAN BANGER elektrik yüksek mühendisi, danışman ve yazardır. Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü olarak görev yaptı. Halen ICI Teknoloji A.Ş. danışmanı ve danışma kurulu üyesidir. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak blogunda (http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. KİTAPLARINDAN BAZILARI: Gürcan Banger, "En Uzak Şehir", öyküler, Yol Akademi Yayınevi, 2023 Gürcan Banger, "Yeni Teknolojiler, Dijital Dönüşüm ve İş Modelleri", Günce Yayınları, 2022 Gürcan Banger, "Hayat Esnaf Lokantası", öyküler, Günce Yayınları, 2022 Gürcan Banger, "Yaratıcı Problem Çözme Teknikleri", Dorlion Yayınları, 2019, Ankara. Gürcan Banger, "Endüstri 4.0 Uygulama ve Dönüşüm Rehberi", Dorlion Yayınları, 2018. Gürcan Banger, “Endüstri 4.0 – Ekstra”, Dorlion Yayınları, 2. baskı, 2018, Ankara. Gürcan Banger, “Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme”, Dorlion Yayınları, 2. baskı, 2018, Ankara. Gürcan Banger, “Aşkın Anlamlar Kitabı”, Dorlion Yayınları, Eylül 2017, Ankara. Gürcan Banger, “Sivil Toplum Örgütleri İçin Yönetişim Rehberi”, STGM Yayınları, 2011, Ankara. Gürcan Banger, “Eskişehir'in Şifalı Sıcak Su Zenginliği”, Eskişehir Ticaret Odası Yayınları, 2002. Gürcan Banger, “Siyasal Kalite: Siyasal Kalite Yönetimi”, Bilim Teknik Yayınevi, 2000, İstanbul Gürcan Banger, “C/C++ ve Nesneye Yönelik Programlama”, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul Gürcan Banger, “Pascal: Borland / Turbo 4, 4.5, 5,5, 6,7 ve 7.01”, Bilim Teknik Yayınevi, 1999, İstanbul Gürcan Banger, “Siyasetin Mimarisi”, Ant Matbaacılık Yayıncılık, Haziran 1995, Eskişehir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.