Yaygın İşletme, Sanal İşletme

      Yorum yok Yaygın İşletme, Sanal İşletme

Özellikle üretim teknolojilerindeki gelişme nedeniyle sınai imalat, ekonomilerin bir darboğazı olmaktan çıktı. Diğer yandan küreselleşme olgusu kalite kavramının daha yaygınlaşmasına ve daha iyi bilinmesine neden oldu. Bilinç ve deneyim düzeyi yükselen tüketici artık benzer kalitedeki ürünü uygun fiyatlarla dünyanın herhangi bir noktasında bulabiliyor. Bu gelişmelerin sonucu olarak ürün fiyatları üretici veya satıcı firmanın dışında doğrudan pazarda belirleniyor.

Düşen Kâr Marjı

Özetlediğim bu süreç sonuçta firmaların kâr oranlarının düşmesine neden oldu. Öyle anlaşılıyor ki; çok yeni ürünlerdeki geçici yüksek fiyatlar dikkate alınmazsa kâr marjı genelde düşmeye devam edecek. Diğer yandan bir firmanın kalıcı, sürdürülebilir ve büyüyebilir olması için kâr değer elde etmesi gerekiyor. Kâr oranı düşük olduğunda sürdürülebilirlik için daha çok satış ve ciro yapmak lazım. Diğer yandan düşük kârlılıkla yüksek ciro çabaları riskleri artırıyor.

Böyle bir iş dünyasında kârlı kalabilmek için ne yapılabilir? Bir işletmenin (fiyatı yönetebilmek üzere) inovatif olması, durmaksızın yeni ürün ve hizmetler geliştirmesi ya da iş modelinde farklılaşma yaratması akla ilk gelen seçeneklerden birisidir. Fiyata müdahale edemediği genel durum için geçerli bir çözüm verimliliği artırmaktır. İsraf, fire ve atığın azaltılması ve kaynakların daha verimli kullanılması yönünde yalın üretim metodolojisi güçlü bir yaklaşım olabiliyor. Tutarlı bir biçimde uygulanan yalın felsefe önemli verimlik artışı sağlamakla birlikte zaman içerisinde azalan getiri kuralına mahkûm olabilir. Bir başka deyişle sürekli iyileştirme yapmanın giderek daha azalan oranlarda iyileştirme sağlıyor olması beklenir.

Maliyet Meselesi

Eğer bir işletme kendi maliyetlerine hâkim ise yukarıdaki yaklaşımlarla birlikte tedarik sisteminde yapacağı iyileştirmeler sayesinde daha verimli ve kârlı hale gelebilir. Örneğin kendi içinde gerçekleştirdiği bazı hizmetleri ve ara ürünleri başka işletmelerden sağlamayı öngörebilir. İyi hazırlanmış şartnamelerle ile pazara çıkarak önceden içeride yaptığı hizmetleri dış kaynak kullanımı ile başka işletmelerden sağlayabilir. Buradaki amaç, kendininkiyle eşdeğer kalitede olan hizmeti ya da malı toplamda daha ucuza (ama sürdürülebilir biçimde) temin etmektir. Dışarıya verilecek olan işlerdeki istisna, işi veren firmanın (temel uzmanlık ve yeteneğe dayalı) çekirdek işlerinin içeride kalmasıdır.

Bir işletmenin üretim zincirindeki işlerin dışarı verilmesi ve bu işletmenin sonuçta derleyici-toplayıcı (entegratör) hale dönüşmesi uzaktan bakıldığında ilginç bir görünüm verir. Adeta işletme, (kâğıttaki yağ damlası gibi) fabrika çatısından çıkıp iş dünyası içinde yayılmaktadır. Çok basit olarak bu olguya “yaygın işletme” adını verebiliriz. İşletmelerin yerel, ulusal veya küresel anlamda kendi çatılarının dışına yaygınlaşması süreci bize neden bu çağda “işbirliği, ortak çalışma ve açık inovasyon” gibi kavramların daha önemli hale geldiğini açıklar.

Yeni İş Kültürü

Teknik olarak yaygın işletme; çeşitli firmaların oluşturduğu, aşırı kuralcı olmayan bağlarla eklemlenmiş ve piyasa şartlarıyla işleyen bir ağdır. Bu ağ sayesinde firmalar (sanki büyük bir işletme gibi) yetenek, yetkinlik ve uzmanlıklarını bir zincirde birleştirerek piyasaya mal ve hizmetler sunarlar.

Yaygın işletme olgusu, daha önceki dönemlerde tedarik zinciri kavramıyla ifade ediliyordu. Günümüzde işletmelerin birlikte çalışmasını mümkün kılan pek çok yaklaşım mevcut ve yenileri de üretiliyor. Buna “işletme veya girişim mimarisi” adı veriliyor.

Sanal Değer Zinciri

Bir değer zinciri (tedarik zinciri), bir ürün veya hizmetin üretenden müşteriye kadar ulaşmasını sağlayan sistemdir. Bu sistem bünyesinde işletmeler, başka kuruluşlar, insanlar, eylemler, bilgi ve kaynaklar içerir. Değer zinciri sayesinde doğal kaynaklar, hammaddeler ve diğer ilgili unsurlar son kullanıcıya iletilmek üzere bitmiş ürüne dönüştürülür. Değer zincirleri daha büyük zincirler oluşturmak üzere bir araya gelebilirler. Bir değer zincirinde hammadde tedarikçileri, servis sağlayıcılar, üretim birimleri, ambalaj ve lojistik hizmeti sunanlar, pazarlamacılar, satıcılar, finansal kuruluşlar, sigorta yapıları ve geri dönüşümcüler gibi çok farklı sektörlerden kişi, kurum ve kuruluşlar birlikte çalışırlar. Amaç; son ürün veya hizmeti müşterinin (yani pazarın) erişim ve kullanımına sunmaktır.

Bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerindeki (BİT) gelişmeler sayesinde yukarıda özetlediğim değer zinciri yapısı ciddi anlamda etkilendi. BİT temelli süreç ve işlemler, değer zincirinin en önemli unsurları arasında yer almaya başladılar. Böylece değer zinciri tümüyle fiziksel olmaktan çıkarak sanal bileşenler içeren bir yapıya dönüştü. Bu durum, değer zinciri kavramına yeni açılımlar getirdi. Örneğin değer zinciri olgusuyla geçmişte büyük ölçüde fiziksel ‘pazar yerini’ anlarken şimdilerde ‘pazar uzayı’ şeklinde isimlendirilen sanal dünyanın bir başka kavramını ekledik. Artık değer zincirinden söz ettiğimizde fiziksel pazar yerinden ve sanal pazar uzayından birlikte söz ediyoruz. Değer zinciri de anlam açısından zenginleşerek sanal değer zinciri adı verilen yeni bir boyuta geçiyor.

Değer (tedarik) zincirinin tanımını değiştiren olgulardan birisi 1970’li yıllara kadar geri gider. İşletmeler bir ürünün oluşumu sürecinde her şeyi kendilerinin yapması gerekmediğinin farkına vardılar. Eğer ürünün bazı aşamaları dışarıda (başka işletmelerde) eşdeğer kalitede olmak üzere daha ucuzca yaptırılabilecekse bu tür işleri dışarı verdiler. “Kendin yap veya satın al” şeklinde bir sorunun cevaplanmasının sonucu, pek çok alanda dış kaynak kullanımının daha etkili, verimli ve katma değerli olduğu ortaya çıktı. Bu durumda neredeyse tamamı işletme içinde kalan değer zinciri, işletmenin dışında çok sayıda bileşene sahip oldu. Önceleri işletmeye sıkışmış olan değer zinciri, dışa açılarak bir yaygın işletme görünümünün oluşmasını sağladı.

Bilgi Gerçeği

Dış kaynak kullanımının artması ve ‘tam zamanında teslim’ yaklaşımının yaygınlaşması ile birlikte bir bütün olarak değer zincirinin izlenmesi daha önemli hale geldi. Bu önem hem istenen kalitenin oluşması, hem de teslimat zamanlarına uyulması açısından bilişim ve iletişim sistemlerinin daha fazla kullanılması ile sonuçlandı. Sanal değer zinciri, özellikle bilgi temelli sanayilerin anlaşılması için yeni ve değerli bir iş modelidir. Sektörler arasına bankacılık ve benzeri finansal işleri de ekleyebiliriz.

Bir tanım vermek gerekirse; sanal değer zinciri, bir yaygın işletmede (örneğin sınai bir kümelenmede) değer üreten bilgi hizmetlerinin yayılımını tanımlayan bir iş modelidir. Bu kavramdan ilk kez 1996’da söz eden Sviokla ve Rayport, makalelerinde şöyle bir örnek veriyorlar: “Eğer kullanıcılar telefon mesajı bırakmak için bir cevaplama cihazı kullanıyorlarsa, gerçek fiziksel dünyada var olan ve fiziksel ‘pazar yerinde’ satılan bir nesne kullanmaktadırlar. Diğer yandan bir telefon şirketinden elektronik cevaplama hizmeti alıyorlarsa bu durumda bir ‘pazar uzayını’ kullanıyorlar anlamına gelir. Pazar uzayı, ürün ve hizmetlerin sayısal bilgi olduğu ve bilgi temelli kanallardan dağıtıldığı bir alandır.”

İç ve Dış

Eski işletme modeli, (örneğin 20’nci yüzyılın başında) üretim ve dağıtımla ilgili tüm unsurların firma içinde kalması üzerine kurulmuştu. Daha sonra işletme fonksiyonlarının pek çoğu (dış kaynak kullanılmak üzere) firma dışına çıkarıldı. Sanayinin ilk dönemlerinde işlerin çoğunun şirket bünyesinde yapılması bir büyüklük göstergesi olarak algılanıyordu. Öyle ki, pek çok şirket kendi ilgi alanlarında olmayan (inşaat işleri, tesisat döşenmesi gibi) işleri bile kendisi yapardı. İşin prestij boyutu bir yana böyle dikey yapılanmış ‘tümleşik’ bir şirketi savunurken kullanılan temel gerekçeler arasında maliyet ve kalite avantajı, çalışan sadakati, ticari sırlar veya sınai/fikri mülkiyet haklarının korunması gibi gerekçeler öne sürülürdü.

Tüm fonksiyonların işletme (şirket) içinde barındırılması, firmanın ‘iç bakışını’ yansıtır. Hâlbuki bir firma pazarda yalnız değildir. Firmayı çevreleyen ekosistemde müşteriler, rakipler, tedarikçiler ve pazarı etkileyebilecek diğer unsurlar bulunur. Yakın ve uzak çevredeki bu unsurlarda olabilecek değişimler, firmanın iç yapı ve işleyişinde değişimi zorunlu kılabilir. Özellikle pazardaki ve müşteri, rakip ve tedarik yapılarındaki değişiklikler, özellikle günümüzde firmaların esnek, çevik ve uyarlı olmalarını gerektiriyor. Hâlbuki tüm fonksiyonları ve süreçleri kendi içlerinde bulunduran firmalar için bu hem hızlı hem de düşük maliyetli olamıyor. Tedarik (değer) zincirinin parçalanarak bazı fonksiyon ve süreçlerin dış kaynak kullanma yoluyla firma dışına çıkarılmasındaki mantık tam bu noktada yer alıyor: “Anahtar (kilit) niteliği taşıyan fonksiyon ve süreçleri içeride tut; diğerlerini istenen kalitede ama daha düşük maliyetli olacak biçimde dışarıdan tedarik et!

Tedarik (değer) zinciri konusunda ufuk açıcı çalışmalar yapan iş dünyası düşünürlerinin başında Michael Porter gelir. Süreç ve hizmet ağlarının anlaşılması üzerine yaptığı çalışmalarda değer zinciri kavramını geliştirdi. Çalışmaları sırasında rekabetçi üstünlük elde etmek isteyen işletmelerin kendi değer (tedarik) zincirlerini tekrar gözden geçirmelerini ve (anahtar / kilit nitelikte olup) ‘en iyi’ yapabildikleri fonksiyon, süreç ve işlemlere odaklanmaları gereğini yazdı.

Her şey işletme içindeyken takip etmek daha kolaydır. Ama fonksiyon, süreç ve işlemleri dışarı çıkardığınızda onları maliyet, kalite, zamanında teslim ve sürdürülebilirlik gibi kriterler açısında izlemeniz ve denetlemeniz gerekir. Aksi durumda toplam kalite düzeyinde düşme, maliyetlerde artma veya teslimde gecikme yaşanabilir. Diğer yandan müşteri, tedarikçi ve yan sanayi seçeneklerinin bulunabilmesi için dış dünyanın araştırılması ve izlenmesi gerekir. Bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerinin gelişmesi sonucu oluşan elektronik iş (e-iş) olgusu bu alanda en ciddi yardımcı oldu. E-iş olgusunun emekleme devresini geçerek ‘yardımcı olma’ statüsünden terfi edip iş modellerini tümden değiştireceği bir geleceğe doğru ilerliyoruz.

Dönüşüm

Fiziksel değer zincirinin fiziksel olandan bilişim yapılanmalı sanal değer zincirine dönüşümünün ilk aşaması, işletme içindeki tüm fonksiyon, süreç ve işlemlerin bilgisayar ortamında izlenmesi ile başlıyor. Böylece maliyetlere, kaliteye, teslimat sürelerine, kaynakların etkili ve verimli kullanımına hâkim olunabilecektir. Ayrıca planlama ve koordinasyon başarısı da yükselecektir.

İkinci aşama, işletme içinde mevcut olan değer zincirinin (en azından bir bölümünden oluşan) bir paralel değer zincirinin firma dışında oluşturulmasıdır. Bu bağlamda şirketin, bilgisayar ortamında yer alan ve sürekli yenilenip iyileştirilen (onaylı) tedarikçi envanterini düşünebilirsiniz.

Üçüncü aşama ise müşteri boyutudur. Değer kavramı müşterinin istek, ihtiyaç ve beklentilerinin tatmini anlamına gelir. O zaman müşterinin sorun ve ihtiyaçları ile bunlardaki gelişmeler izlenmelidir. Bu amaçla bilişim önemli imkânlar sunmaktadır. Artık ürün geliştirme, pazarlama ve müşteri ilişkileri gibi giderek daha fazla bilişim ortamında yönetilen konular olmaktadır.

Özetle; bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerindeki gelişmeler geleneksel iş modellerini dönüştürerek yeni sanal yapılar ve modeller üretiyor. Artık yeni bir dünya var.

Sanal Ağ, Sanal Topluluk

Bir topluluk, bireylerden oluşur. Belli bir amaç çerçevesinde bir arada bulunurlar. Diğer yandan bireyler arasında konuşma, tartışma, alışveriş ya da başka biçimlerde iletişim ve ilişki oluşur. Bu topluluk, kimi zaman bir cami cemaati, bazen bir aile ya da bir karşı çıkış için meydanda toplanmış insanlar kitlesi olabilir. Cami ve çevresi, ailenin evi veya kent meydanı bu ilişkilerin kurulduğu mekânlardır. Bu saydığım mekânların tümü gerçektir, maddidir, fizikseldir.

Bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerindeki gelişmeler insanların iletişimi için yepyeni imkânlar yarattı. Bu yeniliğin farklı boyutları var. Bilgiye ve habere ulaşım zamanı kısaldı; akışın debisi arttı; daha fazla iletişim kanalı ortaya çıktı; farklı kanallar birbirine eklemlenerek, daha etkili ve verimli ortamların oluşmasına neden oldu. Artık haberleri öğrenebilmek için günlük gazetenin gelmesini beklemiyoruz. TV’den veya radyodan ya da daha hızlı olarak İnternet üzerinden istediğimize ulaşabiliyoruz.

Yerleşimler büyüdü. Günlük yaşam, daha karmaşık hale geldi. Her alanda daha çok koşuşturmak gerekiyor. Sanki günlük zaman da kısaldı. Geleneksel yaşamda sıradan olan ilişki ve iletişim için daha zor zaman ayırır hale geldik. Bu durumda yeni iletişim ortamları, bir çözüm imkânı olarak karşımıza çıktı.

İletişimde bulunmak ve ilişki kurmak istiyoruz. Bu, insan doğasının vazgeçilmez bir parçası… Bugün İnternet ortamının değişik araçları, etkileşimli TV veya GSM temelli telefon bu ihtiyacı güçlü araçlar olarak tatmin ediyorlar.

İnternetin bir diğer etkisi, fiziksel mesafelerin ortadan kaldırılması sonucunu doğurdu. Artık çok uzaklardaki kişilerle iletişim kurma imkânı var. Bilgisayar yazılımları, farklı dilleri konuşan ve yazan insanların dil sorunlarını (henüz bazı sorunlar olmaya devam etse de) ortadan kaldırıyor. Aynı fiziksel mekânlarda değiliz; ama sanki karşı karşıya gibi iletişim kurup, bunu geleneksel türde bir ilişkiye dönüştürebiliyoruz.

Eski zamanlarda benzer konuları konuşmak için insanların bir fiziksel çatı altında toplanmaları gerekiyordu. Geçmişin ünlü mektuplaşmalarını okuduğunuzda az sayıda mektubun karşılıklı gidip gelmesinin yıllar aldığını göreceksiniz. Günümüzde ise işitsel ve görsel araçları sayesinde İnternet bunu saniyelere indiriyor. Özetle; İnternet’in sanal dünyası, gerçek dünyanın bir paralelini oluşturdu.

Artık sosyal medyada, benzer konu veya amaçları olan bireyler bir topluluk oluşturarak konuşma, tartışma, üretme ve iyileştirme ihtiyaçlarını önemli oranda gerçekleştiriyorlar. Birkaç tasarımcı, aynı anda aynı tasarım üzerinde çalışarak kolektif bir tasarım geliştirebiliyorlar.

Sanal Topluluk Kavramı

Bir sanal topluluğun esası İnternet üzerinden kurulan ilişkidir. Böyle bir ilişkisel yapı, bir ağ olarak isimlendirilir. Sanal topluluk, İnternet ortamında gerekli / yeterli sayıda kişinin bir araya gelmesi ile oluşan bir ilişki ağıdır. Buradaki anahtar kavramlar İnternet ortamı, ‘gerekli / yeterli sayıda kişi’, ilişkinin özü, konusu ve amacı, katılım biçimi, ilişki / iletişim süresi gibi unsurlardır.

Bu vesile ile bir noktanın altını çizmek isterim. Sanallaşma ile birlikte geleneksel ‘iş yapmanın ve yaşamanın’ bazı unsurları değişiyor. Eskimişleri terk edip, yenilerini geliştiriyoruz; ama eskiyi tümüyle terk etmiyoruz da… Sanallaşmanın halen yarattığı en büyük farklılık, gerçek yaşama paralel yeni bir ‘iş yapma ve yaşama’ biçimi tanımlıyor olması…

Teknolojik gelişimler, ortaya çıktıkları andan itibaren artan oranda yaşam ve iş dünyasını değiştiriyor. Maddi teknolojik değişim, zaman içerisinde sosyal, kültürel ve inançsal sonuçlara yol açıyor. Geçmişte bu süreci farklı örneklerde yaşadık. Ama sanallaşmanın bu kez eski örneklere göre çok daha ciddi bir değişime yol açacağı izlenimini edinebiliyoruz. Henüz gerçekleşecek olanı öngörmek bile kolay değil.

Bilişim, İnternet ve Sanallık

Bilgisayarların gelişimini hatırlayalım. İlk uygulamalar, büyük ölçüde bilimsel hesaplama temelli idi. Bu nedenle temel bilimler ve mühendislik alanlarında kullanılması öngörüldü. Bilgisayarı programlamak için hazırlanan yazılım dilleri de bu amaca yönelik olarak hazırlandı.

İkinci aşamada bilgisayarın yeteneklerinin iş dünyasında da kullanılabileceği fark edildi. Bilgisayar oyunlarının gelişimi, aynı zamanda bilişim sektörünün de güçlenmeye başlaması sonucunu doğurdu. Metin yazma, hesap yapma veya sunu hazırlama amaçlı programlar bilgisayarları herkesin kullanabileceği hale getirdi. Artık basit hesap makineleri ile yapılan aritmetik işlemlerle doküman üretme işleri bilgisayar ortamında yapılır oldu. Artık geleneksel ofis işlerinin bazılarını bilgisayara taşıyarak, günlük yaşamda bazı farklılıklar yaratılmıştı. Bilişim, bir bütün olarak insan ve toplum yaşamını değiştirmeye başlamıştı.

Bu gelişmeleri bilgisayar ağlarının oluşması ve İnternetin yarattığı patlama izledi. Taşınabilir bilgisayarlar ve akıllı cep telefonları ile durum, yaşamda değişiklik düzeyinde yaşamı dönüştürme aşamasına terfi etti.

İş Dünyasında

İş dünyasında bilgisayar kullanımının ilk biçimleri muhasebe hesaplarının bu ortama uyarlanması şeklinde oldu. Geçmiş yıllarda ciltlerce kâğıt üzerinde tutulan hesaplar artık kolayca bilgisayar ortamında izlenebiliyordu. Aynı zamanda doküman geliştirme için kullanılan sözcük işleyen programlar, hayli yaygınlık kazandı. Diğer yandan elektronik tablo yazılımları pek çok iş alanında hesap işlerini kolaylaştırdı. Ama buraya kadar olanlar bilgisayarın gerçek gücünü kullanmakta yeterli değildi.

Üretim yönetimi felsefelerinin gelişmesine paralel olarak, bilgisayar donanımının üretim alanlarında kullanımı ilgi görmeye başladı. Önce stokların izlenmesi, malzeme ihtiyaçlarının belirlenmesi gibi basit amaçlarla yararlanılan işletme yazılımları giderek tüm bir fabrikayı yönetip denetleyecek düzeye vardılar.

Bilgi

Zihinlerde bir yanılgı var. Bilginin önem ve değerinin artmasını, sanki bilgisayarların veya İnternetin gelişimine bağlıyor gibiyiz. Bilgisayarların olmadığı çağlarda da bilgi üretimi vardı. Ama bilişim ve iletişim donanımının varlığı; bilgi üretilmesi, kaydedilmesi ve iletilmesi için harcanan süreyi kısalttı, yeni kolaylıklar sundu. Bu da bilgi üretici kişi ve kuruluşların daha etkili ve verimli çalışmasını sağladı. Bir başka deyişle; bilgisayarları hâlâ bilgi üretim sürecinde yararlanılan yardımcı alet edevat olarak kullanıyoruz. Bu aygıtlar, henüz kendi başlarına bilgi üretecek bir noktada değiller.

Bilgi Çağı’nın ilerleme sürecinde iş dünyasında ilginç bir gelişme oldu. Daha kaliteli ve daha ucuz üretmeyi hedefleyen rekabetçi yaklaşım, fabrikanın (işletmenin) bütünselliğini bozmayı gerektirdi. İşletme içindeki işler dışarıdaki firmalara verilmeye başlandı. Bazı süreç ve işlemler, bir yandan fabrika içinde yapılırken bu işlerin bir bölümü dışarıda başka firmalara ‘ihale edilir’ oldu. Dolayısıyla tedarik zincirinde biri içeride diğeri dışarıda paralel süreç kolları oluşmaya başladı. Bir anlamda bir paralel fabrika, işletme dışındaki başka firmalarda oluştu. Böylece bütünleşik işletme anlayışından yaygın işletme yaklaşımına geçildi.

Yaygın işletmeyi izlemek, yönetmek ve denetlemek, bilgisayar ve iletişim ortamlarının yardımı olmadan mümkün değil. Dış dünyadaki süreç dalları ile işletme içindeki akış birbiri ile eşleşmek zorunda. Giderek karmaşıklaşan bir dünyada bunu başarabilecek olan teknolojiler ise bilişim, iletişim ve İnternet… Özetlediğim bu etkiyi bir farklı boyutta günlük yaşamımızda da daha fazla gözleyeceğiz.

Şöyle bir nokta ile bağlamak istiyorum. Özellikle İnternet, yakın ve uzak gelecekte iş ve ev yaşamının ayrılmaz bir parçası olacak. Gelecekte kalıcı ve sürdürülebilir olmak isteyen firmalar “Kendi işimde bilişimden ve İnternetten nasıl yararlanabilirim?” sorusunu her an kendilerine sormalılar. Yeni iş modelleri, pazarlama ve satış yaklaşımları, üretim yönetimi yaklaşımları geliştirmek için sanal dünyanın unsurlarını kullanmanın imkânlarını araştırmalılar.

Gürcan Banger

( Toplam ziyaret sayısı: 145 , bugünkü ziyaret sayısı: 1 )

About Gürcan Banger

GÜRCAN BANGER elektrik yüksek mühendisi, danışman ve yazardır. Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü olarak görev yaptı. Halen ICI Teknoloji A.Ş. danışmanı ve danışma kurulu üyesidir. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak blogunda (http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. KİTAPLARINDAN BAZILARI: Gürcan Banger, "En Uzak Şehir", öyküler, Yol Akademi Yayınevi, 2023 Gürcan Banger, "Yeni Teknolojiler, Dijital Dönüşüm ve İş Modelleri", Günce Yayınları, 2022 Gürcan Banger, "Hayat Esnaf Lokantası", öyküler, Günce Yayınları, 2022 Gürcan Banger, "Yaratıcı Problem Çözme Teknikleri", Dorlion Yayınları, 2019, Ankara. Gürcan Banger, "Endüstri 4.0 Uygulama ve Dönüşüm Rehberi", Dorlion Yayınları, 2018. Gürcan Banger, “Endüstri 4.0 – Ekstra”, Dorlion Yayınları, 2. baskı, 2018, Ankara. Gürcan Banger, “Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme”, Dorlion Yayınları, 2. baskı, 2018, Ankara. Gürcan Banger, “Aşkın Anlamlar Kitabı”, Dorlion Yayınları, Eylül 2017, Ankara. Gürcan Banger, “Sivil Toplum Örgütleri İçin Yönetişim Rehberi”, STGM Yayınları, 2011, Ankara. Gürcan Banger, “Eskişehir'in Şifalı Sıcak Su Zenginliği”, Eskişehir Ticaret Odası Yayınları, 2002. Gürcan Banger, “Siyasal Kalite: Siyasal Kalite Yönetimi”, Bilim Teknik Yayınevi, 2000, İstanbul Gürcan Banger, “C/C++ ve Nesneye Yönelik Programlama”, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul Gürcan Banger, “Pascal: Borland / Turbo 4, 4.5, 5,5, 6,7 ve 7.01”, Bilim Teknik Yayınevi, 1999, İstanbul Gürcan Banger, “Siyasetin Mimarisi”, Ant Matbaacılık Yayıncılık, Haziran 1995, Eskişehir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.