Genel anlamda teknolojideki büyük yenilenme zihinleri sarsıp karıştırmaya devam ediyor. Dördüncü Sanayi Devrimi olgusu ile bunun alt açılımlarındaki tartışmalara baktığımızda bunu açıkça görebiliyoruz. Özellikle teknolojik mal ve hizmetler pazarlayan büyük küresel şirketler 21’nci yüzyılda yaşanan bu değişimi bir teknoloji evrimleşmesi olarak sunma eğilimi içindeler. Gerçekten Endüstri 4.0 veya Nesnelerin Endüstriyel İnterneti’ni sadece mevcut olana bir ‘teknolojik eklemlenme’ olarak görürsek, işletmelerin geçmişe oranla daha gelişmiş mal ve hizmetler satın alacakları bir durum olarak algılarız. Değişimin iki yönü var. Birincisi; mevcut teknolojilerin bilişim-iletişim alanındaki yeni teknolojilerle bütünleşmesi ile bir teknolojik evrimleşme yaşanıyor. İkincisi ise daha farklı ve farklı bir boyut içeriyor. Şöyle ki; teknolojik değişim; yeni iş kültürü, iş modelleri, iş yapma biçimleri, süreçler, ürünler ve en önemlisi yeni yaşam tarzı oluşturmanın tohumu olmaya aday görünüyor. Ünlü “buzdağının görünen kısmı” örneğini hatırlayın. Günümüzde yaşadığımız savlanan teknolojik evrimleşme ve bunun yansıları buzdağının görünen yüzünü oluşturuyor. Buzdağının suyun altında kalmış kısmını ise henüz bilmiyoruz. Hatta o büyük kütlenin henüz var olmadığını; kısa, orta ve uzun vadeli gelecekte oluşacağını söyleyebiliriz. Zaman içindeki bu oluşmayla birlikte iş-işletme yaşamı kadar sosyal hayatta etkilenip değişecek. Özetle; “Yaşadığımız süreç bir devrim midir?” sorusuna henüz erken dönemine tanık olmakla birlikte “Evet” cevabını vermek durumundayız. Dünya üzerindeki yaşam, önceki dönemlere oranla çok daha büyük bir dönüşümün eşiğinden içeri doğru ilk adımını çoktan attı. Başta standartlar ve sertifikasyonlar olmak üzere daha geliştirilmesi gereken çok fazla ‘konu’ olmakla birlikte artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Yaşadığımız dönemi farklılaştıran yenilikler arasında bilginin miktar ve çeşitlilik olarak artışı, bunun süreklilik göstermesi, dünyadaki canlı ve cansız varlıkların birbirleri ile iletişim (etkileşim) içinde bulunmasını sağlayan bağlantılılık, sürekli yaygınlaşan bağlantılar sayesinde bilgi akışının hızlanması, kolaylaşması ve debisinin yükselmesi dikkat çekiyor. Bunu kurak topraklara suyun erişmesi ve oralarda yeni ve bereketli imkânlar yaratması olarak algılayabiliriz. Günümüzde bu benzetmenin teknolojik ismi “Nesnelerin İnterneti” olarak söylenebilir.
Nesnelerin İnterneti (Nİ, IoT); fiziksel dünyadaki nesnelerin, bunların içinde gömülü halde veya yanında bulunan sensörlerin kablosuz ya da kablolu bağlantılar aracılığı ile İnternet’e bağlanmalarına imkân veren bir sistemi ifade eder. Bu büyük sistemin sanayiyi, sınai ve ticari işletmeleri kapsayan, iş-işletme ekosistemlerinde kullanılan kısmına “Nesnelerin Endüstriyel İnterneti (NEİ, IIoT)” adı veriliyor.
Pek çok başka yeni kavram konusunda olduğu gibi Nesnelerin İnterneti alanında da en kritik problem, bu yeni teknolojilerin meydan okumasını geleneksel iş kültürü ve jargonu ile anlamaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Yeni ‘durumun’ gelişmiş İnternet özellikleri yanında siber-fiziksel sistemler, otonom makineler ve robotlar, akıllı sensör sistemleri, mobil cihazlar, yapay zekâ, büyük veri ve analitikler, yeni protokol ve sertifikasyonlar, değişen iş gücü nitelikleri vb. gibi çok çeşitli teknolojiler ve kültür oluşumlarından düşündüğümüzde karşımızdaki teknolojik meydan okumanın görkemini fark edebiliyoruz. Nesnelerin İnterneti’nin potansiyelini doğru kavramanın araçlarından birisi bu teknolojiler bütünselliğinin yol açacağı yeni uygulamalardır. Örneğin kendini organize edebilen akıllı makineler ve işletme varlıkları sayesinde müşteriye göre üretim (kitlesel bireyselleştirme), tek bir ürüne kadar düşebilen parti büyüklükleri mümkün olacak. Giderek ucuzlayan, buna karşılık akıllı hale gelen sensörlerin topladığı verilerin işlenmesi ile makinelerin arıza veya durma yapmadan işleme süreleri uzarken iş performansı yükselecek. Mobil cihazlar ile artırılmış gerçeklikten yararlanan ‘yeni işletmenin yeni çalışanları’, beceri ve yeteneklerini teknoloji sayesinde kaldıraçlama imkânı bulacaklar. Bunlar ve ekleyebileceğimiz diğer yenilikler, önümüzdeki teknolojik geleceğin basit anlamda bir evrimleşmeden daha fazlası olduğuna dair sağlam ipuçları veriyor.
Diyelim ki; eskilerden kalmış bir sandıkta tanımadığımız bir meyve çekirdeği bulduk. Nasıl bir ürün vereceğini merak ederek onu ekmeye karar verdik. Lezzetli meyveler veren bir ağaca dönüşebilir ya da ürünleri verdiğiniz emeğin karşılığı olacak kadar değerli olmayabilir. Belki de çekirdek canlanma özünü yitirdiği için hiçbir zaman bir ağaca dönüşmeyecek. Sonuçta bilinmeyen bir geleceğe tohum ekmiş olduk. Nesnelerin İnterneti olarak isimlendirdiğimiz teknolojik değişimi (dönüşümü) bu basit örneğe benzetebiliriz. Yeni teknolojiler sayesinde değişenler ve değişmeyenler olacak. Bunların bazılarını tahmin edebilirken –yeniliğin kendisi yenilik yaratacağı için– kimilerini tahmin edemeyeceğiz. Özetle; bilimsel ve teknolojik olarak öncekilere göre yaşamı ‘kolaylaştıran’, ama çok daha karmaşık bir dünya ve yaşam ile karşı karşıya olabileceğimizi söyleyebiliriz.
İş-işletme yaşamı açısından baktığımızda Nesnelerin İnterneti –bu özel durumda Nesnelerin Endüstriyel İnterneti– akıllı ve bağlantılı nesnelerin daha büyük sistemlerin parçası olduğu, hatta sistemlerin daha büyük sistemlere bağlantılandığı ve sonuçta akıllı üretim işletmesinin oluştuğu vizyonu ifade eder. Ürün veya hizmet üreten işletmeler ile bunların ekosistemlerinde yer alan nesneler (varlıklar), çevredeki olayları veya değişimleri hissederek ya da yeni olayların tetiklenmesini sağlayarak ‘akıllılık fonksiyonu’ sergilerler. Bundan daha fazlası, bu nesnelerin geleceğe doğru çeşitlenip zenginleşecek olan denetleyip yönetebilme, iyileştirebilme ve tümüyle otonom davranabilme özellikleridir.
Akıllı üretim işletmesi akıllı makinelerden, sistemlerden, cihazlardan ve artifaktlardan oluşacak. Bunların tümü, gömülü halde donanım ve yazılım olarak düzenlenmiş yapay zekâ ve iletişim kurabilmek becerisi içerecek. Bu tür bir teknolojik geleceğin temel ekseni açık ve standart İnternet’tir. Bu eksen; müşteriler ve işletme için daha fazla değer yaratmak üzere her biri ayrı bir teknoloji ya da teknolojiler kümesi olan Bulut Bilişim, Büyük Veri, Analitikler ve mobilite tarafından kaldıraçlanır. Sonuçta işletmenin etkinliği ve verimliliği iyileşir, inovasyon becerilerini kullanmak için uygun zemin oluşur, çok yönlü olarak performans yükselmesi meydana gelir.
Neler Değişebilir?
Yukarıda değinildiği gibi; Nesnelerin İnterneti’nin iş-işletme yaşamında ne tür etkileri olacağını kesin hatlarıyla öngörmek mümkün değil. Ama bu belirsizlik, bizi bazı değişim öngörüleri yapmaktan da alıkoymaz. Yenilikler beklenecek alanlardan birincisi akıllı işletmenin nasıl yönetilip denetleneceğine ilişkindir. Nesnelerin İnterneti yeni türden işletmede işletme içinde dikey ve işletmeyi ekosisteme eklemleyerek yatay ve uçtan uca mühendislik hizmetleri olmak üzere üç farklı entegrasyon uygulamasının gerçekleşmesine imkân tanıyacak. Bu sayede işletmenin daha esnek, etkin ve sonuçta kârlı olabileceği şartlar sağlanacak. Tüm fonksiyonlarıyla işletmenin teknoloji destekli akıllı yönetim modeline geçmesi kısa, orta ve uzun vadeli aşamalarla gerçekleşebilir. Sosyal alanlarda olduğu gibi işletme kültürünün de yeni teknolojik altyapıya rağmen zaman alacağını tahmin edebiliriz.
İşletme, maddi ve gayri maddi varlıklarına yatırım yapar; kurumsal yaşamı içinde bunlardan yararlanarak değer yaratmayı hedefler. İkinci öngörü olarak; teknolojik dönüşümün katkı yapmasını beklediğimiz konulardan birisi, varlık performansının yönetimindeki iyileşmedir. Nesnelerin İnterneti çerçevesinde düşük maliyetli, kablosuz bağlantılı sensörlerin kullanımı, bulu bilişim ile bağlantı kurmanın kolaylıkları, büyük veri ile analitikler varlık yönetimi performansının yükseltilmesi için ihtiyaç duyulan zemini oluşturur. Gerçek zamanlı olarak işletme içinde toplanan veriler işlenerek eyleme dönüşecek kararların üretilmesine katkı yapar.
Üçüncü dönüşüm öngörüsü, yeni iş gücüne ilişkindir. Çok uzak olmayan gelecekte çalışanlar işlerini yaparken mobil cihazlar, (gözlük, kulaklık, giysi, baret gibi) giyilebilir teknolojik ürünler, analitikler, artırılmış gerçeklik ve bağlantılılık kullanacaklar. İş deneyimi ile yükselmiş geleneksel iş gücünün yerine almaya başlayan genç çalışanlar için ise aynı şartlar gerçek zamanlı olarak bilgiye erişme olanağı sağlayacak. Bu iş deneyimi edinme açısından yeni bir tarzdır.
Geleneksel işletme yapısı, çoğu durumda statik organizasyon şeması ve ayrık departmanlardan oluşur. Nesnelerin İnterneti’nin işletme örgütlenme ve yönetim modelinde yapması beklenen en önemli değişiklik bu statik yapının yenilenmesi olacak. Yeni teknolojiler sayesinde işletmenin değişik fonksiyonları –örneğin üretim, kurumsal kaynak planlama, tedarik zinciri, müşteri ilişkileri sistemleri– ortak çalışma ve işbirliği açısından yakınsama gösterecek. Geleneksel işletme tarzında ayrı departmanlar halinde örgütlenmiş olan bu fonksiyonlar arasında kalın duvarlar bulunur. Bu durum, işletmeyi bir bütün olarak görmeyi zorlaştırır. İşletmenin yapılanma ve işleyiş modelinin teknolojinin de katkılarıyla –farklı disiplinlerden kişilerin oluşturduğu takım çalışması gibi– yatay, geçirgen ve karşılıklı akışlı hale dönüştürülmesi ile önemli etkinlik artışı sağlayacağını ortaya koyan araştırmalar var.
Akıllı işletme, mevcut sistemlerin yeni teknolojilerle ikame edilmesi ile oluşmaz. Bir başka deyişle; işletmenin iyileştirilmesi –çoğu zaman yanlış biçimde kabul edildiği gibi– bir teknolojik ikame programı değildir. Geleneksel işletmede ayrık halde konumlanmış olan ürün geliştirme, üretim, tedarik ve müşteri ilişkileri vb. gibi farklı sistemlerin teknoloji sayesinde yakınsaması ve bütünleşmesi anlamına gelir. Böylece işletme sistemi bir bütün olarak iyileşirken aynı zamanda yönetim fonksiyonu da daha başarılı olacak zemini yakalar. Bu arada yeni ‘teknolojik zeminin’ işletmede yalın üretim ve toplam kalite yönetimi gibi altyapı niteliğindeki sistemlerin var olmadığı durumlarda fazla anlam ifade etmeyeceğinin, dolayısıyla beklenen yararı da oluşturmayacağının altını çizelim.
İşleme fonksiyonlarının –dolayısıyla çalışma birimlerinin– yeni teknolojiler sayesinde oluşacak (dikey, yatay ve uçtan uca) entegrasyonu işletme etkinliğini iyileştirirken, aynı zamanda pazarın hızlı değişen ihtiyaçlarına cevap verecek esnekliği de sağlar. Teknoloji sayesinde işletmedeki (tezgâh, makine, cihaz, artifakt vb. gibi) tüm nesnelere erişimin sağlanması sayesinde ‘yönetim’ kavramı değişime uğrar. Bir makinenin fiziksel parametresini değiştirmekten işletmenin bütününü gerçek zamanlı olarak denetlemeye (işletmenin fiziksel veya yönetsel tüm parametrelerini değiştirme becerisine) kadar yaygınlaşan bir farklılaşma gösterir.
Daha somut örnekler vermek istersek yeni teknolojilerle donanmış, akıllı işletmede şunları gözleyebiliriz: Müşteriye göre üretim (kitlesel bireyselleştirme), tek bir ürüne kadar düşebilen parti büyüklükleri, üretim hattı üzerindeki ürünle haberleşme, aynı üretim hattında aynı anda birden fazla farklı ürün üretilebilmesi, arızalı ürün miktarının azalması, arızalı ürünlerin üretimin erken safhalarında tespiti ve bu sayede tasarımda ve planlamada erken iyileştirmeler yapabilme, kaynak (temel) problemlerin zamanında ortadan kaldırılması, ürün reçetelerinin ve üretim planlamasının hammadde / malzeme pazarındaki uygun şartlara göre hızlı revizyonu…
Girişimci ve işletme yönetimi kazanç sağlamak üzere birtakım maddi ve gayri maddi varlıklara yatırım yapar. Kendi beklentileri ve planlaması çerçevesinde yatırımın tatmin edici geri dönüş sağlamasını umut eder. Bu çerçevede durum gerçekleşmesi, varlık performansı yönetimi uygulamaları ile ortaya konur. Sermaye varlıkları yüksek maliyetli ve uzun ömürlüdür. Varlık performansı yönetimi, işletmelere kendi varlık yönetim ihtiyaçlarını analiz etmeye, etkin stratejiler geliştirmeye ve varlıklardan olabildiğince fazla yararlanmaya yönelik bir çerçeve sağlar. Bu yönetim yaklaşımı varlığa duyarlı işletmelerin pahalı donanım yatırımlarından mümkün olan ölçüde yararlanmaları konusunda yardımcı olur. Geçmişte işletmedeki tüm altyapının varlık performansı açısından izlenmesi için yapılması gereken yatırım hayli yüksekti. Günümüzde İnternet’in gelişmesi, bilişim-iletişim donanımı fiyatlarının ucuzlaması, kablosuz bağlantı imkânlarının gelişmesi, bulut bilişim platformlarının oluşması, daha basit, ucuz, ama yetenekli sensörlerin pazara sunulması varlık performansı yönetimi için inovatif çözümleri uygun maliyet ölçülerinde mümkün kılıyor. Teknoloji eksenli varlık performansı yönetiminin işletmeye yapacağı katkılar konusunda bazı somut örnekler şunlar olabilir: Makine parkının enerji harcamalarının izlenmesi, donanım arıza ihtimallerinin önceden tespiti, öngörülü (kestirimci) bakım yapabilme, beklenmeyen arızaları zamanında fark edip iş akışınının kesilmesini önleyecek tedbirler alma…
Yeni teknolojilerin getirdiği önemli farklılıklardan bir diğeri insan-makine yakınsamasıdır. Şöyle ki; veri kaynaklarına IP kodları aracılığı ile bağlanıp büyük veri, analitikler ve artırılmış gerçeklikten yararlanan, akıllı telefonlar, tabletler, giyilebilir teknolojik ürünler kullanan çalışanların iş yapma biçimleri farklılaşacak. Taşınabilir kablosuz cihazlar çalışanların becerilerini zenginleştirirken dinamik QR kodu (dinamik kare kod) gibi yeni teknolojiler onları daha etkin ve verimli performansa yükseltecek. (Dinamik QR kod ile erişim esnekliği konusunda bir küçük hatırlatma: Statik QR kodu, ziyaret edilecek İnternet sitesinin adresini içerir ve değiştirilemez. Dinamik QR kodun içine ise gidilecek adresin kısa yazımı olan ‘kısa URL’ kodlanır; ‘kısa URL’nin’ yönlendirmesi değiştirilerek QR kodu aynı kaldığı halde başka adreslere erişim sağlanması mümkün olur. Bu nedenle dinamik QR kod olarak anılır.) Üzerinde dinamik QR kod taşıyan bir donanım, operatörün mobil cihazlar aracılığı ile bu kodu okutarak gerçek zamanda donanımla ilgili teknik bilgilere ve geçmiş performans verilerine –örneğin bulut bilişim ortamından erişmesine– imkân tanır. Böylece operatörün arızayı doğru şekilde anlaması ve kolayca çözmesi mümkün olur.
Günümüzde uzman çalışanlar –örneğin makine operatörleri, herhangi bir donanımla ilgili verilere bu cihaz üzerindeki otomasyon sistemi aracılığı ile erişebiliyor. Nesnelerin İnterneti ortamına geçildiğinde ise işletmenin herhangi bir noktasından herhangi bir donanımın teknik bilgilerine ve operasyon verilerine erişmek mümkün olacak. Bu erişim, makinelerin çalışmasının ve bunların içinde olduğu süreç işleyişinin iyileştirilmesinin şart ve imkânlarını olumlu yönde etkileyecek. Sonuç olarak süreç hedefleri, makine kullanım zamanının iyileştirilmesinden sürecin kârlılığının iyileştirilmesi gibi daha farklı ve üst bir düzeye terfi edecek.
Dönüşüm Engelleri
Teknolojik değişimin göz alıcı hızına ve ivmesine rağmen Nesnelerin İnterneti henüz erken dönemini yaşıyor. Sınai ve ticari sektörlerde yeni teknolojilerin yaygın uygulanabilmesi için bazı şartların yerine gelmesi ve kimi engellerin aşılması gerekiyor. Teknik engellerden söz etmeden önce ilk engelin girişimcilerin, yöneticilerin ve çalışanların yeniliğe karşı direncinden kaynaklanabileceğini söylemeliyiz. Bunu aşmanın yollarından birisi işletme yönetiminin küresel yönelimler, yeni sınai ve ticari şartlar ile pazarın değişen yapısı konusunda bilgi sahibi olmasıdır. Bu tür bilgilenme henüz –kısa ve orta vadede– dönüşüm sürecini öngörmeyen işletmeler açısından da kaçınılmaz önemdedir. Konuya teknik olarak baktığımızda ise Nesnelerin İnterneti (Endüstriyel İnternet) konusunda ihtiyaç duyulacak standartlar ve sertifikasyonlar ile siber güvenlik korumasının geliştirilmesi yanında, mevcut iş gücünün yeni duruma uyarlanması ve yeni iş gücünün bilgi, beceri ve deneyim olarak hazırlanması gibi konuları görüyoruz. Bunlara başkaları da eklenebilir.
Nesnelerin İnterneti kurulumu, işletmede dikey, yatay ve uçtan uca olmak üzere sistemler (makineler, cihazlar, artifaktlar) arası üç farklı entegrasyonu hedefler. Uçtan uca mühendislik entegrasyonu kavramı, bilgilerin ağa bağlı değişik sistemler arasında akarken herhangi bir biçimde manuel veya benzeri bir dönüşüme ihtiyaç duyulmaması anlamına gelir. Bir başka deyişle nesneler birbirileri ile ilişki ve iletişim kurdukları arayüzleri açısından aynı standarda tabidir. Dolayısıyla standartlar; akıllı bağlantılı cihazların, makinelerin ve varlıkların birbirileri ile saydam biçimde etkileşebilmeleri için gereklidir. Bu gereklilik basit iletişim protokollerinin ötesinde bir ihtiyaçtır. Akıllı nesnelerin (makinelerin, cihazların, artifaktların) birbirilerini bulup anlayabilmelerini ve uyum içinde birlikte işleyebilmeleri sağlayacak olan –iletişimden güvenliğe kadar pek çok alanda– ‘anlambilim’ standartlarının oluşturulması gerekmektedir. Nesnelerin İnterneti (Endüstriyel İnternet) standartları konusunda çalışmalar yapan ve bu alanda ürün ve hizmet geliştiren (tasarlayan, pazarlayan, bilimsel çalışma yapan) kişi ve kuruluşların üye olduğu “Industrial Internet Consortium (IIC)” yapılanmasını standartlar konusuna cevap arayanlar –ki başkaları da var– arasında sayabiliriz.
Bir yandan bilgi miktarı, çeşitliliği artıp üretilme hızı yükselirken diğer yandan sosyal ve ekonomik yaşamda bilginin önemi de artmaya devam ediyor. Bilgi Çağı olarak anılan dönem aynı zamanda enformasyona, bunların aktığı ve depolandığı ortamlara yönelik risk ve tehditlerin de arttığına tanık oluyor. Günümüzde en önemli güvenlik sorunlarından birisi bilgi ile ilgilidir. Tüm dünyayı birbirine bağlayan ağlar –dolayısıyla İnternet– yaygınlaşırken siber güvenlik de önemini korumaya ve özel önlemler alınmasını gerekli kılmaya devam edecek.
Yukarıda özetlenen çerçeveye bağlı olarak; Nesnelerin İnterneti’nin –özel olarak Nesnelerin Endüstriyel İnterneti’nin– ortaya çıkışı, işletmeler ve endüstriyel sistemler açısından siber güvenlik ihtiyacının artışına yol açıyor. Yeni teknolojiler iç içe geçip yeni kombinler oluştururken siber güvenli problemleri de daha karmaşık hale dönüşüyor. Nesnelerin İnterneti’nin karmaşık yapısı siber güvenlik önlemlerinin öncelikle otomasyon sistemlerini oluşturan bileşenlerden başlayarak oluşturulmasını gerekli kılıyor.
Her şeyin birbirine bağlantılandığı bir dünyada herhangi bir noktadaki tehdidin kolayca yaygınlaşabileceğine ilişkin örneklere tanık olduk. İnternet sayesinde sadece nesneler değil, sistemler ve bunların oluşturdukları daha büyük ve karmaşık sistem toplulukları da aynı ağda yer almaktadır. Bu durum, siber güvenliğin ağda yer alan herkesin sorunu olduğunu, bu nedenle iyi tanımlı güvenlik standart ve sertifikasyonlarının geliştirilmesi gereğini ortaya koyuyor. Bu çerçevede Nesnelerin İnterneti’nin daha fazla gelişimi için endüstriyel güvenlik standartlarına ve sertifikasyonlarına sıkı biçimde uyulması gerekiyor. İşletme açısından bakıldığında –aynen toplam kalite konusunda olduğu gibi– siber güvenlik de bir uzman kurulum, örgütlenme, yönetim, denetim ve eğitim konusudur.
Nesnelerin İnterneti kapsamında oluşan gelişmelere bağlı olarak siber güvenlik standartları konusunda da girişimler var. Daha önce çeşitli iletişim ve ağ protokolleri ile bunların fiziksel olarak gerçekleştiren ürün geliştirme alanlarında çalışma ve iş yapan kuruluşlar siber güvenlik ihtiyaçlarını tatmin edecek standartların oluşumuna yöneliyor. Nesnelerin İnterneti bağlamındaki mevcut çözümler (ürün ve hizmetler) de gene mevcut bilişim-iletişim standartlarına, sertifikalarına ve protokollere uyumlu hale gelmeye çalışıyor.
İşletmelerde yeni teknolojilerin yer alması, otomasyon nedeniyle her ne kadar daha az sayıda çalışana ihtiyaç olsa iş gücünün yeni bilgi, beceri ve yeteneklere sahip olması anlamına gelecek. Teknolojik dönüşüm sadece yeni bir ağ yapısının kurulması ve makinelerin ileri teknoloji ile ikamesinden ibaret değil. Teknolojik yükselme ile birlikte bu altyapıya uygun yeni iş gücüne ihtiyaç olacak.
Gerçekten Nesnelerin İnterneti şartları altında çalışan bir işletmede beceri ve yetenek gerekleri, geleneksel otomasyon sistemlerinden önemli farklılıklar içerecek. Yeni sistemleri yönetmek ve bakımlarını yapabilmek için mevcut iş gücünün yeniden eğitilmesi gerekecek. Muhtemelen bu eğitim sistemleri de yeni teknolojilerin ruhuna uygun olarak farklılıklar gösterecek. Diğer yandan özellikle gençler başta olmak üzere çalışanların artık kendi sosyal yaşamlarında da ileri teknolojik ürünler kullandığı düşünülürse bunların yeniden eğitimi çok da zor olmayabilir. Buradaki kritik nokta, yeni teknolojik otomasyon sistemlerini üreten firmaların çalışanlara yardımcı olacak yönetim, denetim, arıza tespit ve bakım-onarım ile ilgili kolaylaştırıcı arayüzleri geliştirmeleridir. Hızlı arıza bulma ve onarma, kolay bakım yapma gibi imkânlar makinelerin etkin ve verimli kullanımını artırıcı etki yapacaktır.
Gürcan Banger