İşletme ve sanayi çerçevesinde yeni teknolojilerin gelişimi birlikte ilgi çeken konulardan birisi bu sürecin nasıl isimlendirileceği oluyor. Endüstri 4.0 ve Endüstriyel İnternet ifadelerinin dünya üzerinde en yaygın kullanılanlar arasında olduğunu görüyoruz. Son sözü baştan söyleme pahasına; bu iki kavramın birbiri ile rekabet etmediğini belirtebiliriz. Ortak noktaları, çalışan alanları ve birbirlerini tamamlayan yanları var. Ayrılan ve ortaklaşa kullandıkları unsurlar olmakla birlikte son noktada Nesnelerin İnterneti olgusunda birleşiyorlar.
Bir küresel bütün sanayi; İnternet üzerinden bağlantılılığın, büyük verinin, analitiklerin ve daha yüksek süreç hızlarının farkına ve önemine giderek daha fazla varıyor. Yeni teknolojilerin gündemimize taşıdığı inovasyonlar geleneksel üretimi ve değer zincirinin buna bağlı diğer halkalarını görülmedik ölçüde değişime zorluyor. Yeni teknolojilerdeki gelişmelerle birlikte üretimin (makineler, tezgâhlar ve cihazlar gibi) fiziksel araçları, bilişimin (yazılım ve süreç geliştirme gibi) bilişsel araçları ile bütünleşiyor. Bu bütünleşmenin sonucunda oluşan yeni türden üretim varlıklarına “siber-fiziksel sistemler (SFS)” adı veriliyor. SFS, bir makinenin içine bilişim ve iletişim donanım ve yazılımı eklenmesi sayesinde makineye yapay zekâ ve iletişebilirlik özelliklerinin kazandırılmasıyla ilgili, Almanya kökenli bir kavramdır. Bu sayede makine, kendi durumu ile verileri İnternet üzerinden ilgili yerlere iletme becerisi kazanırken, bu verilere dayalı olarak herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan bazı kararlar üretir ve uygular. SFS kavramının; üretimi, tasarımı ve dağıtımı etkileyecek biçimde tek bir makineden bağlantılı bir cihazlar topluluğuna yaygınlaştırılması ile bütünsel bir SFS yapısı oluşur.
SFS gibi yeni ve karmaşık kavramların farkında olmayanlar var ki, onlar geleneksel biçimde yaşamaya çalışıyorlar. Yeni teknolojilerin varlığından kısmen haberdar olup bu değişimi yakalayamamak ürküntüsü içinde olanların sayısı hiç de az değil. Pazarı etkileyen inovasyonların ortaya çıkışındaki hız bazı kesimleri geride kalma korkusu yaşatıyor. Gerçekten yeni sayısal teknolojilere bağlı olarak ortaya çıkan teknolojik değişim, yenilenememe veya yeniliğe uyum sağlayamama korkularını da beraberinde getiriyor. Konu, sadece bir teknolojik yenilenmeden ibaret değil; dönüşüm sürecinin hızına uyum sağlayabilmek için işletme kültürünün ve çalışan profilinin bu çağın bilgi ve beceri gereklerine göre yenilenmesi gerekiyor.
Diğer yandan ülkelerin kamusal ve özel ekonomi ve sanayi yöneticileri değişimin her an daha fazla farkında olarak bu alanda ‘bir şeyler’ yapılması gereğini kavrıyorlar. Bu nedenle kamu rapor ve planlarında, meslek kuruluşlarının yazılı metinlerinde ve vizyoner işletmelerin stratejik planlarında yeni teknolojilere uyum sağlamaya yönelik önlemleri daha fazla görmeye başladık. Ama bu hedeflerin nasıl başarılacağı henüz yeterince açıklık ve belirginlik kazanmış değil. Diğer yandan bu çalışmalar Avrupa’da Almanya’nın Endüstri 4.0 ve diğer yanda ABD’nin Endüstriyel İnternet vizyonları çerçevesinde şekillendirilmeye çalışılıyor. Hollanda da “Akıllı Fabrika”, Fransa’da “Geleceğin Fabrikası”, İngiltere’de “Yüksek Değerli Üretim Atılımı” ve İtalya’da “Geleceğin Fabrikası” gibi başka benzer projeler de var. Bu stratejik çalışmalar gelecekte sanayinin ve üretimin günümüzdeki duruma göre hayli farklı olacağı varsayımı ve önsezisi ile yola çıkıyor.
Almanya’dan kaynaklanarak Avrupa’nın vizyonu olan Endüstri 4.0, desantralize (merkezsiz) bir üretim zincirini tanımlar. Yeni bir değer zinciri yapılanması olarak tedarik, imalat, dağıtım ve müşteri hizmetleri olmak üzere çeşitli halkalardan oluşur. Bu bağlamda yukarıda söz edilen yeni türden makineler (siber fiziksel sistemler), gerçek zamanlı olarak yapay zekâ ve iletişim özelliklerinden yararlanarak arıza ihtimalini ve durma sürelerini en aza indirmeyi ve kaynak kullanımını iyileştirip verimliliği artırmayı hedefler. Endüstri 4.0 vizyonu, ortaya çıkış görünümü açısından fabrikanın fiziksel sınırları içinde kalmayı tercih eder. Diğer yandan ilk kez GE tarafından öne sürülen ABD kökenli Endüstriyel İnternet ise bu sayılanları gerçekleştirmekle birlikte bağlantılılık açısından ekosistemdeki paydaşları da kendi ağına katmayı öngörür. Endüstriyel İnternet ağında işletmenin dış paydaşları da yer alır.
Almanya kökenli Endüstri 4.0 ve ABD kökenli Endüstriyel İnternet yaklaşımlarının ortak noktası yapay zekâlı ve iletişebilir makinelerin analitikler (veri toplama ve analiz yazılımları) ve çalışanlarla ağ ortamında buluşmasıdır. Her iki yaklaşım da daha iyi kaynak kullanımı (etkinlik) ve daha yüksek verimlilik, makineleri insanlarla bütünleştirme, veri toplayarak analiz etme kavramlarına odaklanır. Bu ortak yanlara rağmen iki ayrı kıtadan bu iki yaklaşımın farklılaşan özellikleri de var. Almanya’da Endüstri 4.0 bir kamu stratejisi olarak ortaya çıkarken ABD’de Endüstriyel İnternet yaklaşımı büyük sanayi şirketleri ve onların kurdukları sivil kuruluşlar tarafından geliştiriliyor. Bu durum, Almanya’nın teknolojik dönüşüme normatif ekonomi bakış açısı ile ABD’nin pozitif ekonomi odaklı bakışını ayırt eder. Endüstri 4.0 büyük oranda sanayiye odaklanırken Endüstriyel İnternet’in gündemini üretim, enerji, lojistik, sağlık, kamu hizmetleri, kentler ve otomasyon oluşturuyor. Endüstri 4.0 vizyonu dönüşüme büyük ölçüde donanım açısından yaklaşırken Endüstriyel İnternet ise konuyu yazılım, donanım ve entegrasyon şeklindeki öncelik sıralamasıyla ele alıyor. Endüstri 4.0 üretim iyileştirmesi (üretim optimizasyonu) olarak belirlediği hedefi KOBİ’ler aracılığı ile gerçekleştirmeyi öngörürken, Endüstriyel İnternet vizyonu herhangi bir işletme ölçeği ayırt etmeden varlık iyileştirmeyi (varlık optimizasyonunu) amaçlıyor.
ABD’de ilk kez GE tarafından kelimelere dökülen Endüstriyel İnternet, sanayinin –işletme içinde ve dışında– kapsamlı biçimde ağa bağlanması anlamına gelir. Böyle bir ağda karmaşık cihazlar ve makineler sensörler ve yazılımlar aracılığıyla birbirleri ile bağlantı kurar. Cihazlar, makineler ve sistemlerden toplanan veriler işletmedeki süreçlerin analizine, bu verilerin incelenmesi ile etkin biçimde makinelerin denetimine ve etkinlik, verimlilik gibi göstergelerin iyileştirilmesine imkân sağlar.
Endüstri 4.0 vizyonu bu isimlendirmeyi henüz erken dönemini yaşadığımız öngörülen Dördüncü Sanayi Devrimi olgusundan indirgiyor. Bu bakış açısına göre ilk devrim üretimin makineleşmeye başladığı 18 ve 19’uncu yüzyıllarda gerçekleşti. 20’nci yüzyılın erken döneminde başlayan ikinci devrim, işbölümünü gerçekleştiren üretim hatları ve kütlesel üretim ile gerçekleşti. Üçüncü devrim ise veri işleme, bilgi işlem ve İnternet ile 1900’lerin ortalarında başlayarak yaşandı. Son olarak dördüncü devrim siber fiziksel sistemlerin, bağlantılı cihazların ve özelleştirilmiş imalatın ortaya çıktığı 21’inci yüzyılda gerçekleşiyor.
ABD kaynaklı Endüstriyel İnternet yukarıda özetlenen süreci üç adımda sınıflandırıyor. Tarihte Endüstri Devrimi olarak bilinen, önemli sınai ve mekanik başarıların yaşandığı aşama ilk adım olarak kabul edilir. İkinci devrimi ise İnternetin ortaya çıkışı tanımlar. Henüz erken dönemi yaşanan, ama aynı zamanda yaygınlaşmaya başlayan Endüstriyel İnternet ise üçüncü aşama olarak benimsenir.
Endüstri 4.0 konusunda ortaya çıkan Avrupa kaynaklı literatüre göz attığımızda bu yaklaşımın büyük oranda üretim ortamı olan fabrika ile ilintili olduğunu görüyoruz. Yaklaşım, yeni teknolojilerin oluşturduğu zeminde etkinlik, verimlilik, kalite gibi göstergeleri iyileştirerek işletme bazında küresel rekabetçiliği iyileştirmek olarak görünüyor. Endüstriyel İnternet vizyonu ise çok çeşitli sektörleri hedefleyerek daha büyük bir dönüşümü ele alıyor. ABD merkezli şirketler tarafından kurulmuş olan Industrial Internet Consortium (IIC), Endüstriyel İnternet bakış açısını şöyle özetliyor: Önümüzdeki dönemde ekonomik rekabet tek tek firmalar arasında gerçekleşmeyecek; rekabetçi mücadele büyük oranda birbirleriyle sıkı ve sağlam biçimde bağlantılı ortakların oluşturduğu ağlar arasında oluşacak. Bir ağı oluşturan şirketlerin yapacakları aynı yönlü yatırımlar tek bir firmanın yapabileceğinden daha büyük etkiler ve sonuçlar yaratacak.
Endüstri 4.0 yaklaşımı, öncelikle fabrikaya ve üretim ortamına odaklanır. Burada doğrudan üretime yönelik olan gömülü sistemler, otomasyon ve robotik uygulamalar ön plana çıkar. Donanım ve yazılımı bütünleştiren siber fiziksel sistemler (SFS) de tedarik zinciri içinde yer alan üretimi hedefleyecek biçimde geliştirilir. Diğer yandan Endüstriyel İnternet vizyonu; İnternet’e bağlanabilen, işletmeye bu bağlantı aracılığı ile veri geri döndüren, etkinlik ve verimliliği artıran her çözüm ile ilgilenir. Cihazların kesintisiz ve problemsiz biçimde haberleşmesi ve gerçek zamanlı, düzenli veri akışının ön plana çıkar. Makine arızasının önceden öngörülmesi, bakım ihtiyacının beklenmedik durma öncesinde planlanması vb. gibi hedeflerin gerçekleşmesine imkân tanıyan büyük veri ve analitikler işletme sisteminin en önemli bileşenlerinden birisidir. Endüstri 4.0 veya Endüstriyel İnternet kavramlarının ‘resmi’ geliştiricilerinin yaklaşımları dikkate alındığında, Endüstriyel İnternet vizyonunun daha geniş bir kapsamı hedeflediği görülür.
Yeni teknolojilerin oluşturduğu çatı ilk bakışta donanım ve yazılımın bütünleşmesi gibi görülmekle birlikte Almanya ve ABD kökenli yaklaşımlar bu açıdan da farklılaşabiliyor. Endüstri 4.0 ağırlıklı olarak robotlar, tesisler ve otomasyon gibi araçlarla donanım esaslı çözümlere yöneliyor. Diğer yandan Endüstriyel İnternet yaklaşımı bilişim, iletişim, büyük veri ve analitikler vb. gibi yazılım ağırlıklı bir görünüm veriyor. Fakat bu farklılaşma fazlaca abartılmamalı; örneğin siber fiziksel sistemler ve İnternet’in sınai kullanımı her iki vizyonun bileşenleri arasında yer alıyor. Endüstri 4.0 yaklaşımı rekabetçiliğin ana dayanağını üretim alanında gördüğünden daha fazla donanım odaklı olmayı hedefliyor. Endüstriyel İnternet bakışında ise yazılım, İnternet, iletişim ve veri işleme daha fazla öne çıkıyor. Bu nedenle yeni teknolojilerin bilişim-iletişim sayesinde birbirine eklemlenerek –böyle bir bütünleşme sağlanarak– bir farklılık yapabileceğini öngörülüyor.
Endüstri 4.0 yaklaşımı, kökeni açısından Almanya’nın sınai gelişim stratejik planıdır. Bu vizyon aracılığı ile başta KOBİ’lerde olmak üzere iş modellerinde değişimin yaratılması ve geliştirilmesi bekleniyor. Stratejik planın bir başka boyutu bir kamu politikası olarak yeni teknolojik şartlara uygun olarak halkın ve iş gücünün eğitilmesi ve erken dönemi yaşanmaya başlanan devrim konusunda farkındalık, bilgi ve beceri edinilmesini sağlamaktır. KOBİ’lerin değişimi ve buralarda üretim altyapısının fiziksel dönüşümü bir diğer beklentidir. Sanayi işletmelerinin teknoloji odaklı dönüşümü yeni ekonominin omurgasının oluşturulmasındaki hedeflerden birisidir. Avrupa kanadında sınai İnternet, büyük veri ve analitikler tabanlı teknolojilerin yaygınlaşmasının henüz fark yaratacak düzeyde olmadığı ifade ediliyor. Hiç kuşkusuz, Endüstri 4.0 ve Endüstriyel İnternet yaklaşımları her ölçekteki firmalar için geçerli olabilecek dönüşüm vizyonlarıdır. Buna karşılık Endüstri 4.0’ın KOBİ’lere, Endüstriyel İnternet’in ise daha büyük ölçekli sanayi şirketlerine yönelik geliştiği gibi bir görünüm var.
Siber fiziksel sistemler (SFS) unsuru hem Endüstri 4.0 hem de Endüstriyel İnternet tezlerinin merkezinde yer alır. Endüstri 4.0 yaklaşımı SFS’yi iş gücünün, malzemenin ve enerjinin etkin kullanımı, kesintisiz ve doğru biçimde işleyen tedarik zinciri, kalite denetimi ve satış sorası maliyetler açısından ele alır. Buna “üretimin iyileştirilmesi” bakış açısı diyebiliriz. Endüstriyel İnternet ise bir işletme varlığı olan SFS’yi yatırımın geri dönüşü açısından ele alır; işletme sisteminde SFS’ler ile sağlanan iyileştirmeleri gelire ve kâra nasıl etki yaptığı açısından değerlendirir. Özetlersek; yeni teknolojiler Endüstri 4.0 için üretimin optimizasyonu anlamına gelirken Endüstriyel İnternet tezi için işletmenin daha büyük bölümünü içine alan bir işletme optimizasyonu olarak kabul edilir.
Benzer ihtiyaçlar nedeniyle de olsa farklı kaynaklardan ortaya çıkan iki farklı teknolojik dönüşüm tezi var. Küreselleşme olgusunun hızlı etkilerini ve yayılımını dikkate aldığımızda bu iki yaklaşımının ‘rakipler’ değil, birbirini tamamlayan farklı yaklaşımlar olduğu görülecektir. Hiçbir ekonomi ve işletme için ‘standart çözüm’ söz konusu olmadığına göre her özne kendi çözümünü belirleyecek veya kendi çözümsüzlüğüne razı olacak.
Gürcan Banger