Girişimcilik, Ezberimizdeki Gibi Olmayabilir

      Yorum yok Girişimcilik, Ezberimizdeki Gibi Olmayabilir

Sosyal kültürümüz, bazı kavramları fazlasıyla yüceltip efsane haline getirmeye son derece uygun geldi. Bunlardan biri de girişimcilik olgusudur. Girişimciliği doğru yerine oturtabilmek için öncelikle bu konudaki ezberimizi değiştirmek zorundayız. Başka medyanın girişim konusunda yaptığı abartılı yayınlar ve siyasetin yanlış algıları olmak üzere pek çok yönden girişimcilik konusunda yanlış düşüncelere savruluyoruz. Örneğin yanlış ezberlerden biri (sosyal kültürel uygun olarak) girişimciyi özel ve gizemli güçleri olan bir ‘kahraman’ olarak algılamaktır. Bu algıya göre; ‘nadir bulunan güçleri’ sayesinde girişimci inovasyon yapan, istihdam yaratan, pazarları daha rekabetçi hale getiren, ekonomik büyümeye katkı yapan işletmeyi kuran kült kahramandır. Lütfen bunun bir efsane ve bizi yanlış yönlendiren bir ezber olduğunu bilin.

Bir ekonomik işletme kazanç ve kâr elde etmek için kurulur; ama her işletmenin kurucusuna, çalışanlarına, yerel ve ulusal ekonomiye büyük katkılar yaptığı da doğru değildir. Girişim olgusuna yanlış bakışımız, hayali ezberlerimiz ve iyi hazırlanmamış atılımlar nedeniyle her yıl ülkenin kaynakları (hiç kuşkusuz kişilerin ve ailelerin birikimleri de) ciddi oranda heba oluyor.

Pazardaki yapılan bilimsel araştırmalar girişimcilik gerçeğinin bizim kabullerimizden farklı olduğunu gösteriyor. Bilgi ve deneyim birikimi olmadan iş kurmaya atılanları bir yana bırakalım. Bu konuda kamu destekli eğitim programlarına katılanların pek azı gerçek girişimciye dönüşüyor. Hibe desteği ile açılan işletmelerin (ki bunların büyük kısmı geleneksel sektörlerde yaşamaya çalışıyor, onların da) pek çoğu uzun ömürlü değil.

Ortalama Girişimci

Yeni iş kuran bir girişimci sanıldığı gibi ‘özel’ bir kişi değildir. Genel özellikleri açısından orta yaşlara yaklaşan, bir kazanç elde etmek isteyen ve başka birinin ‘emri altında’ çalışmak istemeyen sıradan bir kişidir. Herhangi bir nedenle tanıdığınız bir kişi olabilir, ama muhtemelen tanıdıklarınız arasındaki en becerili veya yetenekli olan da değildir. Çoğu örnekte yeni girişimci halen işsiz olan ya da sık iş değiştiren, o ana kadar yaptığı işlerden yeterli kazanç elde edememiş bir kişidir.

Yukarıda değindiğim gibi; yeni iş kuran girişimci kadar kurduğu iş de bizi ‘şok edici’ özelliklere sahip değildir. KOSGEB’inkiler gibi kamu destekleri ile kurulan işletmelerin önemli bir kısmının lokanta, kafe, pastane, berber, kuaför, oto yıkama vb. gibi küçük esnaflık ve zanaatkârlık işleri olduğunu görürüz. Bunlar sermaye yapısı olarak en çok 25-50 bin TL dolayında küçük veya mikro işletmelerdir. (Ne yazık ki, elimizde kamu destek, hibe ve kredileri ile açılan işletmelerin ömürleri, sürdürülebilirlikleri ve gelişmeleri hakkında nitelikli çalışmalar yok. Bu nedenle ancak öngörülerde bulunabiliyoruz. Keza; meslek odaları da kendi üyeleriyle ilgili yaşayabilirlik araştırmaları yapmakta eksikli ve zayıf kalıyorlar.)

Yukarıda bazı örneklerini saydığım türdeki küçük işlerin birinci özelliği düşük cirolu ve/veya düşük kârlı olmalarıdır. Çoğu durumda tek bir ürün veya hizmet üzerinden yol almaya çalışırlar. Söz konusu ürün veya hizmet, teknolojik veya sosyal değişim gibi bir nedenle demode olduğunda ise iflas etme riskiyle karşılaşırlar. Bu arada yeni pazarlama ve satış kanallarının çıkışı (daha genelde rekabetin zorlaşması) gene bu tür küçük işletmeleri ağır pazar şartlarını göğüsleyemez duruma itekler. Saydığım veya bunlara benzer başka nedenlerle mikro ve küçük işletmelerin pazarda varoluş süreleri beş yılı geçemiyor. Günümüzde hızla yaygınlaşan AVM’lerde istihdam olan kişiler konusunda yapılan bir araştırma kolaylıkla bunların bir zamanlar açılmış ve kısa sayılabilecek sürede kapanmış bir mikro veya küçük işletme sahibi olduğunu doğrulayacaktır.

Sürdürülebilirlik

Pek çok alanda olduğu gibi bir faaliyet ya da sosyal veya ekonomik etkileri olabilecek bir proje gerçekleştirdikten sonra etkilerini ölçmüyoruz. Sürdürülebilirlik özen gösterdiğimiz gereklerden biri olarak dikkate alınmıyor. Bu bağlamda kamunun girişimciliğe yönelik desteklerinin de gerçek anlamda işe yarayıp yaramadığı konusunda fazlaca bilgimiz yok. Bu konuda daha fazla bilimsel araştırmaya ihtiyacımız var.

Kamunun istatistik birimleri tarafından yapılan çalışmalar kadın girişimciliği oranının düşük olduğunu gösteriyor. Benzer biçimde toplumun yoksul kesimlerinde girişimciliğin ‘kurtarıcı’ rol oynayamadığını izliyoruz. Yoksul kesimleri kendi işlerinin sahibi yapmak için atılan küçük adınlar çoğunlukla etkili sonuçlara dönüşmüyor. Toplumun ayrımcılığa uğrayan kesimleri tarafından kurulabilen işlerde başarı oranı yüksek değil; sürdürülebilirliği kuşkulu bu tür küçük ve mikro işletmeler, çoğunlukla düşük kazançlı ve az kârlı işler olarak görünüyor.

Kazancın yetersiz, kârın düşük ve işletmenin küçük ölçekli olduğu durumlarda ulusal ve bölgesel hâsıla da bundan olumlu etkilenmiyor. Yerel ve bölgesel ekonomilerde en büyük birkaç şirketi çıkararak hesap yaptığınızda bunların ekonomik hâsılaya katkısı düşük olan, büyüme zorluğu çeken, az kârlı işletmeler olduğu kolaylıkla görülebilir. Büyük birkaç sanayi işletmesi etrafında toplanmış ve bunların tedarik zincirini oluşturan fasoncu firmaların düşük getirili durumu bu sorunun bir başka boyutudur. Özetle; girişimcilik konusundaki abartılı başarı öykülerinin rüzgârına kapılmadan konuyu sağduyulu biçimde yeniden düşünmek ve yapılabilecek olanları yeniden tasarlamak gerekiyor.

Ne Yapmalı?

Girişimcilikte mevcut durumun yetersizlik ve zafiyet özellikleri gösteriyor olması girişimciliğin desteklenmemesi ve yeni iş kurması sürecine devam edilmemesi anlamına gelmez. Girişimcilik bir ekonominin can odağıdır. Fakat var olan girişimcilik anlayışının değişmesi gerekiyor. Önemli olan, bir iş kurmak değil; kurulan işlerin çok yönlü, yüksek katma değerli olmasıdır. Sadece işleyen, ama sürdürülebilirliği ve büyümeyi sağlayamayan bir işletme çok da anlamlı ve değerli değildir. Ancak yüksek etkililik ve verimlilikteki, güçlü potansiyele sahip işletmeler yerel, bölgesel ve ulusal ekonomiye gerçek anlamda katkı verebilir, istihdam sağlayabilir, ekonominin finansal ve teknolojik gelişimini destekleyebilir.

Ekonomideki girişimci sayısını büyüklük olarak biteviye artırma çabası var. Çok sayıda girişimci olunca veya çok fazla iş kurulunca her şeyin yolunda gideceğini varsayıyoruz. Hâlbuki sayı kadar –belki ondan da fazla– niteliğin önem bulması gerekiyor. Bu nedenle odaklanmayı nitelikli girişimler üzerine kurmak zorundayız.

Hiç kuşkusuz her iş değerlidir; ama inovasyon özünü içermeyen girişimlerin sözünü ettiğim sürdürülebilir, katma değerli niteliği oluşturması mümkün görünmüyor. Bir hammaddeden ürüne kadar bir tedarik zincirinden söz ediyorsak, bu iş süreci (tüm adımlarından olmasa bile) baskın aşamalarda inovatif ve yüksek katma değerli olmak zorundadır. Sadece geleneksel hizmet sektörlerine ve basit tüketim alanlarına odaklanarak gerçek ekonomik kazanımları sağlamak mümkün olmaz. Küresel Çağ’ın (Bilgi Çağı’nın) lokomotifinin hizmetler sektörü olduğu söylenirken, anlatılmak istenen nokta lokantacılık, kafe-bar işletmeciliği, kuaförlük, berberlik, taksi işletmeciliği, ambalaj işleri, küçük veya mikro perakende ticaret değil; inovasyon, ar-ge, ür-ge ve tasarım içeren, teknoloji çekirdekli, yüksek katma değerli işlerdir.

Bir Köy Çeşmesi Ne İşe Yarar?

Girişimcilik doğası açısından olumlu öz içerir. Ama bu olgu, her girişimciliğin bir bütün olarak sorgusuz biçimde alkışlanmasını gerektirmez. Tüm girişimcilerin aynı beceri ve yeteneklere sahip olmadığı gibi, tüm girişimler de aynı etkililik, verimlilik ve sosyo-ekonomik katkı yapma gücüne sahip değildir. Bu nedenle girişimcilik alanındaki her örneğe aynı bakış açısı ile bakamayız. Bir başka deyişle değer yaratan, teknolojik gelişime katkı yapan, yüksek katma değerli, çağın ve geleceğin gereklerine uygun olan iş kurma girişimlerini farklı değerlendirmek zorundayız. Bu süreçte girişimcinin bilgi, beceri ve uzmanlık düzeyi kadar kurulacak işin planlanmasının sağlamlığı, sürdürülebilirliği ve başka sektör ve işlere yol açması gibi konulara dikkat edilmesi gerekir.

Girişimin başka sektör ve işlere yol açması konusuna değineyim. Farklı, ama basit bir örnek verebilirim. Köy benzeri küçük bir yerleşim için genel kullanıma açık bir çeşme yaptığınızda bu sadece su ihtiyacını karşılama hedefli olmamalıdır. Aynı zamanda örneğin bir iletişim hedefli kamusal bir mekân olarak da hizmet verebilir. Çeşme projesine başka özellikler ekleyerek su sağlama hizmetini başka tür hizmet ve kolaylıklar zenginleştirebilirsiniz. Böylece çeşme projesi çok amaçlı hale gelir; bu da sürdürülebilirliği sağlama yönünde doğru bir yaklaşım olur. Yeni bir iş kurulduğunda, bu girişim başka işlere ve faaliyetlere yol açıyorsa, bu durum söz konusu girişim için olumlu puan sayılır. Özetle; yeni bir iş kurmanın gerek ve yeter şartı geleneksel ve sıradan bir iş planı hazırlamaktan ibaret değildir.

Çiğköfte Kalitesi

Çiğköftenin kalite sınamasında kullanılan bir ‘tuhaf’ uygulamayı hatırlayacaksınız. Çiğköftenin yeterli kıvama ulaşıp ulaşmadığını sınamak için küçük bir parçayı tavana fırlatılır; parça tavana yapışırsa kıvam yeterli bulunur; aksi durumda ‘olmamış’ kabul edilir.

Günümüzde uygulanan girişim destekleme programları da bir anlamda ‘çiğköfte testine’ benziyor. Basit bir iş planına sahip her iş kurma girişimi desteklenmek isteniyor; kurulan işletme yaşarsa başarılı, yaşamazsa başarısız olarak kabul ediliyor. Girişimcinin iş kültürüne ilişkin bilgi ve becerilerini geliştirmek ve/veya girişim konusunun niteliklerini iyileştirmek yerine işletme kurulduktan sonra sadece ‘tavana yapışıp yapışmayacağına’ (yani yaşayıp yaşamayacağına) bakmakla yetiniyoruz. Kurulan işlerin yaşayabilirlik ve sürdürülebilirlikleri konusunda da yeterli bilimsel araştırma olmadığı da bir başka sorunlu alandır.

Başta KOSGEB olmak üzere değişik kurum ve kuruluşlar tarafından sağlanan girişimcilik destek programları ve eğitimleri var. Dolayısıyla yeni girişimciye iş kültürü eğitimi verildiği söylenebilir. Özellikle KOSGEB’in bu konudaki faaliyetleri gerçekten takdire değerdir. Diğer yandan bu tür eğitimler sonucunda desteğe hak kazanmak için sadece eğitimin katılımcısı olmak yeterli kabul edilmektedir. Bir başka deyişle ‘hazurun listesine atılan imza karşılığı’ desteğe hak kazanılmaktadır. Ayrıca bu faaliyetlerde yer alan (çoğu zaman hiçbir gerçek girişim deneyimi olmayan) eğitimcinin kalitesi de bir diğer ciddi sorundur. Pratik bir süreç olması gereken girişimciliğin eğitimi tek yönlü, gerçek yaşamdan kopuk, sanal ve kalitesiz bir faaliyete dönüşmektedir.

İyileştirmek

Diğer konularda olduğu gibi girişimcilik alanında da performans artışı sağlamak için öncelikle daha iyi olmanın gerektiğini fark etmek lazım. Girişimci yaratmak ve yeni işler oluşturmak için sürecin ilk adımını attığımızı, hatta tamamladığımızı düşünebiliriz. Şimdi sıra nitelik artırmaya gelmiştir.

Girişimcilik alanında kalite artırmanın gizemli kavramları kalıcılık, sürdürülebilirlik ve yüksek katma değerdir. Bunu sağlamak için teknoloji, inovasyon, ar-ge, ür-ge ve tasarım gibi konulara önem ve ağırlık vermemiz gerekiyor.

Gürcan Banger

( Toplam ziyaret sayısı: 60 , bugünkü ziyaret sayısı: 1 )

About Gürcan Banger

GÜRCAN BANGER elektrik yüksek mühendisi, danışman ve yazardır. Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü olarak görev yaptı. Halen ICI Teknoloji A.Ş. danışmanı ve danışma kurulu üyesidir. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak blogunda (http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. KİTAPLARINDAN BAZILARI: Gürcan Banger, "En Uzak Şehir", öyküler, Yol Akademi Yayınevi, 2023 Gürcan Banger, "Yeni Teknolojiler, Dijital Dönüşüm ve İş Modelleri", Günce Yayınları, 2022 Gürcan Banger, "Hayat Esnaf Lokantası", öyküler, Günce Yayınları, 2022 Gürcan Banger, "Yaratıcı Problem Çözme Teknikleri", Dorlion Yayınları, 2019, Ankara. Gürcan Banger, "Endüstri 4.0 Uygulama ve Dönüşüm Rehberi", Dorlion Yayınları, 2018. Gürcan Banger, “Endüstri 4.0 – Ekstra”, Dorlion Yayınları, 2. baskı, 2018, Ankara. Gürcan Banger, “Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme”, Dorlion Yayınları, 2. baskı, 2018, Ankara. Gürcan Banger, “Aşkın Anlamlar Kitabı”, Dorlion Yayınları, Eylül 2017, Ankara. Gürcan Banger, “Sivil Toplum Örgütleri İçin Yönetişim Rehberi”, STGM Yayınları, 2011, Ankara. Gürcan Banger, “Eskişehir'in Şifalı Sıcak Su Zenginliği”, Eskişehir Ticaret Odası Yayınları, 2002. Gürcan Banger, “Siyasal Kalite: Siyasal Kalite Yönetimi”, Bilim Teknik Yayınevi, 2000, İstanbul Gürcan Banger, “C/C++ ve Nesneye Yönelik Programlama”, Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul Gürcan Banger, “Pascal: Borland / Turbo 4, 4.5, 5,5, 6,7 ve 7.01”, Bilim Teknik Yayınevi, 1999, İstanbul Gürcan Banger, “Siyasetin Mimarisi”, Ant Matbaacılık Yayıncılık, Haziran 1995, Eskişehir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.