Bazı kişiler yenilikçiyi (veya buluşçuyu) Einstein zekâsında, Usain Bolt çevikliğinde, Mariusz Pudzianowski gücünde bir profil gibi düşünürler. Sanki inovasyon yapan kişi dünyayı sırtında taşıyan Süpermen gibi her şeyi kendi başına başarabilen sıradışı bir yaratıktır. Apple ile markalaşan, merhum Steve Jobs’ın medya vitrininde nasıl sunulduğunu hatırladığınızda yenilikçi tahayyülünün tam da böyle olduğunu göreceksiniz. Hâlbuki inovasyonların pek çoğunun arkasında farklı disiplinlerden gelen, değişik sayıda çalışanların oluşturduğu takımlar bulunur. Bu takımlar sayesinde işletmede oluşturulan inovasyon sonucu ortaya çıkan ürün pazara sunulur. Takımlarda yer alan geliştiriciler ve müşteriler bulgularını pazarda yaşayabilme (sürdürülebilirlik) özelliğine sahip tasarımlar haline dönüştürürler.
İnovasyon fikrinin nasıl ortaya çıkacağı konusunda kesin bir şey söylemek zordur. Kimi zaman bir anda kıvılcım hızında ortaya çıkan inovasyon bazı örneklerde uzun bir ar-ge süreci gerektirebilir. İnovasyonun ortaya çıkış şekli ne olursa olsun, son ürünün pazara sunulması için değişebilen uzunlukta bir geliştirme süresine ihtiyaç duyulur.
Mevcut ürünler açısından baktığımızda –beklenmeyen durumlar dışında– işletmenin tedarik zinciri düzenli ve istikrarlı bir akış gösterir. Yaratıcılık ve inovasyon ise bu akışta dalgalanmalara neden olur. Böyle bir dalgalanma yeni ürün için mevcut olanın dışında yeni tedarik bağlantıları anlamına gelir. İşletmenin onaylı tedarikçi listesi yeni ürün için gerek duyulan hammadde, malzeme ve diğer ihtiyaçları sağlayabilir mi? Bir başka deyişle; inovasyonun prototipten ticari ürüne dönüşebilmesi için tedarikçilerin işbirliğine gerek duyulur. Tedarikçilere rağmen inovasyon zordur.
Pazarda ürün ve hizmet olarak somutlaşan değer, müşterilerin ihtiyaçlarını tatmin etmeyi hedefler. Müşterinin beklenti, istek ve taleplerine yakın olmak ise kalite olarak tanımlanır. Dolayısıyla inovasyonu ve ürün geliştirmeyi müşteri olmaksızın düşünmemiz mümkün değildir. İşletme, müşteriyi, onun görüş ve algılarını inovasyon ve ürün geliştirme sürecine katmak için uygun yaklaşımları ve süreçleri oluşturmak zorundadır. Bunun yolları arasında odak gruplarını, araştırmaları, röportajları ve gözlem yapma tekniklerini sayabiliriz. Böylece üretici ve müşteri rol paylaşımı yapmış olacaklar. Özetle; inovasyonun bir başka işbirlikçi ortağı kaçınılmaz biçimde müşteridir.
İşletmenin ekosisteminde müşteriler ve tedarikçilere ek olarak benzer ürünler yapan (veya yapabilecek olan) rakipler de yer alır. Rakip işletmeler aynı pazar ve müşteri gruplarını kazanmak üzere mücadele ederler. Ancak Küresel Çağ, rakip işletmelerin pazarda rekabet ettikleri halde kazan-kazan anlayışı çerçevesinde rekabet öncesi işbirliği yapabileceklerini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla iş dünyasında bir tehdide aynı zamanda bir fırsat olarak bakılabileceği gibi, rakipler de bazı alanlarda işbirliği yapmak için uygun paydaşlar olabilir. Bu nedenle yeni iş kültüründe rakipler inovasyon sürecinin paydaşı olmak aday unsurlar arasındadır. Rakiplerin aralarında neleri paylaşacakları ise kendi dışa açıklık stratejileri ile ilgilidir.
İşletme yöneticileri ve çalışanları, kendileri de başka ürün ve hizmetlerin tüketicileri olmalarına rağmen pazardaki ortalama müşterinin kalbine ve aklına sahip değildir. Değişik ‘körlükler’ nedeniyle işletmenin ürün ve hizmetlerini müşterilerin gözüyle görmeleri zordur. Ayrıca sonraki inovasyon fırsatının nereden ve nasıl geleceği de belli değildir. Bu zorlukları aşmanın en önemli yollarının başında işletmenin dışa açıklığı başarması gelir. Açık inovasyonun gerçekleştirmek için artık elimizde İnternet ve sosyal medya platformları gibi güçlü araçlar var. Şimdi mesele, bu işbirliği kolaylıklarından yararlanacak strateji, politika ve programları geliştirip uygulamaya koymaktadır.
Yaratıcı İşbirliğini Nasıl Başaracağız?
Bireysel farklılıkların ve üstünlüklerin önemini kabul etmekle birlikte inovasyonların çoğunun yaratıcı işbirlikleri sayesinde olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlar birlikte yaratıcı çalışmalar gerçekleştirerek yeni ve farklı olanı meydana getirebilirler. Acaba yaratıcı işbirliğini başarmak için bazı kural ve ilkelerden söz edebilir miyiz?
Yaratıcı işbirliği için gerekli şartlardan birisi bir iletişim ortamının varlığıdır. Fikirler ve enformasyon açısından baktığımızda ise var olması gereken, değişik malzemeyi bir araya getirecek olan bir kazandır. Artık eski yoğunluğunda kullanılmıyor olsa da, tebeşirle üzerine yazılan bir karatahta fikirlerin buluştuğu bir platform olabilir. Karatahta yerine duvara iliştirilmiş büyük boy ambalaj kâğıdı da iş görebilir. Bazı çalışmalarda İnternet blogları, bilgisayar tabanlı yazı tahtaları kullanılabilir. Sadece isimlendirme açısından bu sembolik zemine ‘karatahta’ adını verelim.
Fikirler inovasyona dönüşmek üzere bu karatahta üzerinde toplanır, birleştirilir, bazıları ise elenir. Sonuçta süreç sonrasında inovasyona dönüşecek olan işlenmiş fikirler kalır. Seçme, eleme, birleştirme ve iyileştirme çalışmasında farklı teknik ve araçlardan yararlanılır. Son aşamadaki inovasyon fikirleri kişisel görüş veya öneriler olmaktan kurtulmuş ve inovasyon takımının tümüne ait hale gelmiştir.
İnovasyon işletmenin değişik kademelerinde ve ilgili çalışma takımında heyecan yaratan bir süreçtir. İnovasyon değişik kaynaklardan gelen fikirlerin yeni bir ‘alaşım’ (farklılıkların oluşturduğu bir alaşım) olarak bir araya gelmeleri ile ortaya çıkar. Bazı öneriler diğerlerinin içine girer veya bir başkasına eklemlenir. Fikir çatışmaları ve tartışmalar nedeniyle ortalığın ‘toz duman olduğu’ da gözlenebilen bir durumdur. Tartışmaların varlığından kaçınmak yerine bunları olumlu ve verimli bir akışa dönüştürmek gerekir –ki bu görev büyük oranda takım liderine düşer. Bir masa başında kollarını kavuşturmuş, ağızlarını kapalı tutmayı tercih eden takım üyeleri ile inovatif fikirler elde etmek zordur. İnovasyon takımının farklı olana tahammül etmeyi ve onu barışçıl bir bağlamda takım içinde tutmayı başarması beklenir.
Bir inovasyon takımı değişik disiplinlerden gelen, farklı bilgi birikimi ve deneyimlere sahip kişilerden oluşur. Bir diğer farklılık türü ise bu kişilerin değişik kültürlere sahip olmalarıdır. Bu durumu ‘çeşitlilik’ olarak isimlendirebiliriz. Çeşitlilik, inovasyona can verir. Çeşitlilik, aynılığın monotonluğuna karşı üretilen fikirlerin daha cazip ve yaratıcı hale gelmesini sağlar. Çeşitli bakış açılarının olması takımın farklı vizyonlar ve düşünsel örüntüler geliştirebilmesine imkân verir.
Yukarıda takım tarafından üretilen fikirlerin sembolik karatahtada buluşarak yenilikçi fikirlere dönüşeceğinden söz edilmişti. Bu sürece paydaşların (müşterilerin, tedarikçilerin, danışmanların, hatta rakiplerin) katılabilmesi için uygun mekânların var olması gerekir. Fikir üretimine katılacak kişilerin özelliklerine göre bu buluşma mekânı su sebilinin başı, birlikte çay – kahve içilen bir masa veya ‘inovasyon odası’ olarak düzenlenmiş bir kapalı mekân olabilir.
İnovasyon konusundaki pratik bulgular hücre (odacık) şeklinde mekânların bir toplantı odasından çok daha yararlı fonksiyonel olduğunu gösteriyor. Kapıları olmayan bu odacıklar takımdan başka kişilerin içeri girmesine imkân verir; böylece resmi protokollere takılmadan görüşme ve tartışma imkânları oluşur.
Özetleyelim. İşbirliği, inovasyon açısından son derece önemlidir. İşbirliği öğrenilebilir bir beceridir. Çalışanlar inovasyon ilkeleri konusunda eğitim ve danışmanlık alabilirler. Çeşitlilik ve tartışma fırsatları inovasyon için vazgeçilmez unsurlardır. İşbirliği ortamı aynı zamanda bir öğrenme ortamı olmalıdır.
Gürcan Banger