Bir iş kurmak için yola çıkarken insanın kendisini girişimcilik konusunda doğuştan yetenekli hissetmesi güzel bir duygudur. Ama bu duygu, özellikle teknolojik girişimcilik konusunda nadiren gerçeğin ifadesidir. Girişimciliğin altyapısını oluşturan beceri ve yetenekler konusunda ne denli donanımlı olursanız olun, başarılı bir teknolojik girişimci olmak bilgi, deneyim ve uygulama birikimi gerektirir. Bu donatılmışlığa sahip herhangi bir kişi başarılı olma ihtimali ile pazara girebilir. Başarılı girişim örneklerine baktığımızda; bunlar arasında çok genç yaşta atılım yapanları ve iş kültürü alanında düzenli eğitim almamış olanların varlığını görebiliriz. Bu durum bizi yanıltmamalıdır. Bu kişilerin yaşam öykülerini yakından incelediğimizde başarılı bir girişimci olmadan önce –farklı biçimlerde de olsa– yeterli deneyimi edindiklerini gözleriz.
Uzmanlık
Bir alanda nitelik kazanma ve uzman olma; okumak, danışmak, yeni şeyler öğrenmek, denemeler yapmak, var olanı iyileştirmek ve defalarca denemek gibi çabaları gerektirir. Uzmanlık özelliği, ancak planlanmış uygulamalarla ve amaçlı denemelerle kazanılır. Bu planlı yolla kişinin iyi düzenlenmiş bilgi yapılarına ve buna bağlı olarak üstün performansa erişmesi mümkün olur.
Gerçek uzmanlık kendisini birkaç şekilde ortaya koyar. Öncelikle gerçek uzman, eşdeğer başlangıç imkân ve fırsatları ile başlayan başkalarına oranla açıkça gözlenebilir bir performans üstünlüğü sergiler. İkincisi; gerçek uzman, çalışmaları sürecinde ve bu faaliyetlerin sonucunda gerçek somut çıktılar ortaya koyar. Üçüncüsü; söz konusu çıktılar tesadüf sonucu olmayıp tekrar edilebilirlik ve ölçülebilirlik özelliklerine sahiptir. Kısaca özetlersek; gerçek uzmanlığın göstergeleri üstün performans ve tesadüfi olmayan, açıklanabilir – tekrar edilebilir – ölçülebilir somut çıktılardır.
Planlı Uygulama
Teknolojik girişim uzmanlığı geliştirmek için de planlı uygulama yaklaşımı tercih edilebilir. Bu yaklaşımda uyulması gereken ilkeler (aşağıda değineceğim) olarak motivasyon, anlaşılırlık, geri bildirim, tekrarlama ve uygunluk olarak sıralanabilir.
Belli bir konuda başarılı olmak öncelikle iyi niyet ve istek gerektirir. Planlı uygulama yaklaşımı ile uzmanlık elde etmek isteyen girişimci de bu konuda kendisini istekli ve yükümlü hissetmelidir. Niyet, isteklilik ve yükümlülük duygusu bir motivasyon aracı ile desteklenmelidir. Zengin olma güdüsü, önemli bir sorunu çözme isteği veya bir iş kurup yürütmenin yaratacağı başarı duygusu –ya da bunlara benzer bir başkası– bu türden bir motivasyon aracı olarak iş görebilir.
Bilim insanları kendi alanlarında gözlemler yaparlar. Daha sonra bunlara ilişkin yeni, ilginç sorular ve ardından varsayımlar (hipotezler) geliştirirler. Hipotezlerinin doğruluğunu sorgulayacak bir dizi öngörü oluştururlar. Ardından bu öngörüleri, dolayısıyla hipotezlerini doğrulayacak veri toplama işine girişirler. Elde ettikleri veriler yaklaşımlarını doğrularsa, bulgularını bir teoriye dönüştürürler; doğrulamadığı durumda başa dönerek iyileştirme imkânları ararlar veya varsayımlarının yanlışlığını kabul ederler. Kısaca özetlediğim bu yaklaşıma bilimsel yöntem adı verilir.
Özellikle teknolojik girişim alanında olmak üzere çağdaş girişimcilik yaklaşımları da bilimsel yöntemi andırır bir bakış açısından yararlanır. Bu yaklaşıma girişimcilik yöntemi adı verilir. Buna göre girişimci, pazarda yaptığı gözlemlere dayalı olarak yeni iş fırsat ve imkânları arar. Daha sonra bunları kendi şartları ile nasıl tatmin edebileceği konusunda varsayımlar ve öngörüler geliştirir. Bir zorunlu, ama minimum özelliklere sahip giriş ürünü yaratarak bunu pazara sunar. Pazardan geri bildirimleri toplar ve ürününü iyileştirerek tekrar pazara arz eder. Bu ardıştırma ürünün son halini almasına veya üründen vazgeçilerek başka bir arayışa geçilmesine kadar devam eder. Ürünün son ve gelişmiş halini alması ile pazarlama aşamasına geçilir.
Teknolojik girişimci başka başarı öykülerini okur, ama özel şartlarda gelişmiş bu örneklere takılıp kalmaz. Onun işine bakışı, yukarıda özetlediğim girişimcilik yöntemi bağlamındadır. Aynı zamanda bu yöntemin ilkelerine, yani girişimcilik ilkelerine de bağlıdır. Hatırlanacağı gibi; teknolojik girişimcilik ilkeleri, bir işletmenin değer yaratıp kazanç ve kâr elde etmesine, başarısızlıklara karşı dirençli olmaya, fikri mülkiyetin önemine ve iş konusundaki başarının pazar tarafından belirlendiğine işaret eder.
Çağdaş girişimcilik yaklaşımı, tek seferlik pazarlama planı ile pazarın yapısının öngörülmesini ve tüm hazırlıkların buna göre yapılmasına karşı çıkar. Pazarı ve müşteriyi tanımak ve buna ilişkin öğrenmeyi geliştirmek için pazarla etkileşim tekrarlı ve ardıştırmalı olmalıdır. Buradaki ana fikir, pazar ve müşteriyle olan ardıştırmalı etkileşim sayesinde üründe ve iş modelinde iyileştirmeler sağlarken, aynı zamanda müşterinin gelecekteki ihtiyaç ve talepleri ile yeni pazar fırsatları konusunda bilgili ve hazırlıklı olmaktır. Böylece bir yandan girişimci kendi öğrenme sürecini geliştirirken, aynı zamanda yeni beceriler de edinecektir. Pazarın dinamik ve değişken yapısı, pazar ve müşteri ile ilgili bilgilenmenin de dinamik olmasını zorunlu kılıyor.
Diğer yandan aynı veya benzer işlerin tekrarlı olarak yapılması iş modeli kapsamındaki becerilerin pekişmesini ve daha yetkin hale gelinmesini sağlar. Günümüzde pazarın yapısı ve müşterinin profili ile yeni iş modellerinin gerekleri geçmişte olduğu gibi bir kez ‘ezberlenecek’ ve değişmeden sonsuza kadar aynı kalacak davranış tarzı ile göğüslenemez. Girişimci yeni denemeler yapmak için gerekli motivasyona sahip olmak zorundadır. Pazar ve müşteri karşısında yeni kurumsal davranış biçimleri başlangıç açısından kolay olmayabilir. Yeni faaliyet ve eylemlerin tekrarlı olarak yapılması bunların zaman içinde pekişmesini sağlayacaktır. Özetlersek; bugünün girişim şartları girişimcinin pazardaki değişime karşı duyarlı olmasını, yeni davranış tarzları geliştirmesini, bunları pekiştirmek için tekrarlı yapacak motivasyona sahip olmasını gerektiriyor.
Girişimciyi yeni davranış modelleri için cesaretlendirirken bir noktada dikkatli olmak gerekir. Yeni geliştirilen ve pekiştirilmeye çalışılan davranış ve eylemlerin girişimcinin kişisel ve yeni işletmenin kurumsal şartlarına uygun olmalıdır. Teknoloji odaklı bir iş kurmak isteyen girişimcinin gerekli donanım altyapısına sahip olması gereklidir. Bunun yanında girişimcinin kendisi de beceri, yetenek ve yetkinlik olarak ihtiyaç duyulan niteliklere sahip olmalıdır. Teknolojik girişim için gerekli olan unsurlardan birinin eksikliği, işletme hedefleri ile bunu başarmak için gerekli kaynaklar arasında kopukluğa neden olur. İşinin ehli teknolojik girişimciler başarının beceri, yetenek, kaynaklar ve çevre şartlarının bütünleşik sonucu olarak ortaya çıktığını bilirler. Bu bütünleşik başarı için girişimcinin kendisine soracağı soruları hatırlayalım: “Ben kimim? Ne biliyorum? Kimleri tanıyorum? Hangi kaynaklara sahibim veya erişebilirim? Ne yapmak istiyorum? Hangi değer(ler)i üretebilirim?”
Uzmanlaşmak
Teknolojik girişim konusunda uzmanlaşmak deney yapma, öğrenme, iyileştirip geliştirme, yeniden düzenleme ve ısrarla yeniden deneme gibi özellikler gerektiriyor. Bir yandan bir işletme kurarken diğer yandan bu becerileri geliştirmek kolay olmayabilir. Sonuçta teknolojik girişimciliğin doğuştan verilmiş bir meziyet olmadığını öngördüğümüze göre bu iki zorlu iş birlikte yapılmak zorundadır. Bunu başarmanın süreci literatürde ‘planlı performans’ olarak anılıyor.
Planlı performans, doğrudan iş ortamında ve iş üzerinde geliştirilen bir olgudur. Gerçek dünyada performansı yükseltmeyi hedefler. Burada gerçek dünya teriminin kullanılması, kısıtlı kaynaklar ve sınırsız ihtiyaçlar ikilemini hatırlatmak içindir. Kısaca tanımlarsak; planlı performans, planlı uygulama ilke ve tekniklerinin gerçek iş yaşamında iş üzerinde uygulanmasıdır. Bilindiği gibi; herhangi bir alanda uzmanlaşmak için yararlanılan planlı uygulama yaklaşımında uyulması gereken ilkeler (yukarıda anlatıldığı üzere) motivasyon, anlaşılırlık, geri bildirim, tekrarlama ve uygunluk olarak sıralanabilir.
Ne Zaman Girişimci Olmalı?
Bilimsel ve teknolojik alanda gelişmiş ülkelerdekine benzer bir girişim süreci yaşamıyoruz. Hâlâ meslek okulları ve üniversiteler, toplumun bireylerini erken yaşlardan kendi teknolojik işlerinin sahibi olmaya teşvik etmiyor. Aynı ruh hali aile büyüklerine de hâkim görünüyor. Teknik dallarda okuyan genç insanları ebeveynleri, kendi işlerinin sahibi olmak yerine başta devlette olmak üzere büyük sınai kuruluşlarda ücretli olmaya yönlendiriyorlar. Gelişmiş ekonomilere göz attığımızda ise daha farklı bir durum ve tartışma gözlüyoruz.
Girişimci olmak için doğru kabul edilebilecek bir zaman var mı? Genel olarak yeni bir iş kurmak gençlikle ilişkilendirilir. İyi bilinen başarılı teknolojik girişim örneklerini incelediğimizde bunların önemli bir bölümünün genç bireyler tarafından kurulduğunu gözleriz. Bu işlerin büyük çoğunluğunun İnternetle bir bağlantısının olduğu dikkatinizi çekmiştir. Muhtemelen gençlik ile teknolojik iş kurma arasındaki bağlantı da bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerindeki gelişmelerle ilgili olmalıdır. Genç insanların yeni teknolojilerle yaşça akran olmaları onları bu konularla ilgili girişimler yapmada daha avantajlı hale getiriyor. Teknolojik yakınlığın yaşla olan ilişkisini sosyal çevrenizdeki bireyleri izleyerek kolayca doğrulayabilirsiniz.
Sözünü ettiğim teknolojilerin gelişmesi kişisel bilgisayarları mümkün kılan yongaların üretilmeye başladığı 1970’li denk düşüyor. 20’nci yüzyılın son çeyreğinde gelişen teknolojilerle birlikte büyüyen kuşak teknolojik girişimcilerin birinci nesliydi. Yeni bin yılda yol almaya devam ettiğimiz bu dönemde ise ikinci kuşan teknolojik girişimcilerin varlığını gözlüyoruz. Bunların bir bölümü birinci kuşaktan farklı olarak ‘seri girişimcilik’ özellikleri ortaya koyuyor. Yeni neslin bazı başarılı girişimcileri daha öncekileri yaşama geçirdiklerini iyi fiyatlara satarak çoktan üçüncü işlerini kurdular.
Genç yaşın teknolojik girişimci açısından pazarın güçlüklerine karşı koymak için enerji anlamına geldiği konusunda kuşku yok. Diğer yandan günümüz iş dünyası beceri ve yetkinliklerle donanmış, çevik ve akıllı olmayı gerektiriyor. İş dünyasının rekabet şartları, genç insanın kendi başına yeniden Amerika’yı keşfetmesini beklemiyor. Bu da daha ileri yaşlardaki deneyimli girişimciler için bazı avantajlar sağlıyor. Anlaşılan o ki, gençliği enerjisi ile daha ileri yaşın bilgeliğinin ortalamasını almak başarı açısından sağlam bir zemin olabilir.
İş yaşamındaki örnekleri incelediğimizde başarılı olmak için kendi başına güvence veren bir zamandan (yaştan) söz edemeyiz. İş başarısını belirleyen yaş dışından başka faktörler var. Scott Shane “The Illusions of Entrepreneurship (Girişimcilik Yanılsamaları)” 2008’de Yale University yayınları arasında yer alan kitabında ilginç bulgulardan söz ediyor. Bunlardan biri de (kitapta “Girişimcilik Genç İnsan Oyunu mu?” başlığı altında verilen) yaşamında ilk kez bir girişim yapmış olan kişilerin yaş ortalamasının 39 olduğu bulgusudur. Shane, “Girişimcilerin, Yatırımcıların ve Politika Yapıcılarının İç içe Yaşadıkları Maliyetli Efsaneler” alt başlığını koyduğu kitabından ABD iş dünyasından örneklerle girişimcilik yanılsamalarını sayısal verilerle örnekliyor.
Kaç Para Lazım?
Yeni bir iş kurma konusunda ‘sohbetin’ gelip tıkandığı noktalardan biri bu iş için ‘çok para’ gerektiği yönündedir. Geleneksel kültür bağlamında bir iş planı yapma alışkanlığı da olmadığı için öne sürülen değerler kişisel ve muhtemelen abartılı tahminlerden başka bir şey değildir. Shane, yukarıda sözünü ettiğim kitabında 2000’li yılların başlarında ABD’de yeni bir girişim için gereken ortalama tutarı 25 bin dolar olarak hesaplıyor. Bu tutarın daha yukarı çıkması veya daha aşağı inmesi girişimcinin iş kurma konusundaki ehliyeti ile yakından ilgilidir. Bilgi ve deneyim açısından donanımlı bir girişimci ihtiyaç duyduğu tutarı (maliyetlerini düşürecek önlemler alarak) daha aşağılara çekebilir. Bir başka seçenek olarak kaynak yaratma konusundaki deneyimini kullanarak ihtiyacı olan miktarı kolayca bulabilmesidir.
Kiminle İşbirliği Yapılacak?
Başarılı girişim öykülerini okuduğunuzda bunların pek çoğunun girişimci olarak bir kişiyi öne çıkarıp övdüklerini görürsünüz. Öyle bir hava yaratılır ki, adeta tüm başarı bir kişiye aittir. Ancak hikâyenin derinliklerine indiğinizde bunun gerçekten becerili ve yetenekli bir takım başarısı olduğunu kavrarsınız. Gerçekten girişimcilikte uzmanlaşmanın adımlarından biri, iş kurma ve yürütme başarısının bir takım işi olduğunu kavramaktır.
Başarının takımla geleceğini öngörebilen girişimciler de hâlâ bazı yanlış yapma risklerinden arınmış olmazlar. Heyecanlı girişimcilerin bir bölümünün takım oluşturma ihtiyacını arkadaş ve aile yakınları ile tatmin etmeye çalıştıklarını izleriz. Neden böyle yaptıklarının yegâne cevabı ise onların arkadaşlar veya aile üyeleri olmasıdır. Gerçek cevap ise öncelikle girişimcinin bu kişilere olan güven duygusudur.
Arkadaşlar ve aile yakınları ile yapılan iş birlikteliğinde doğabilecek sorunlar sadece iş kapsamında kalmaz; aynı zamanda arkadaşlık ve aile ilişkilerine de yansır. İşteki sorunların başka alanlara yansıyacak olması, arkadaşlarla veya aile bireyleri ile bir iş ilişkisine, işbirliğine veya ortaklığına girilmeyeceği anlamına gelmez. Sadece birbiri ile organik ilgisi olmayan iki alanın çakıştırılması durumunda dikkat edilmesi gereken hususlar olduğunu ima eder.
Öncelikle; işbirliği için düşünülen arkadaş veya aile bireyi, işin gerektirdiği beceri, yetenek ve yetkinliklerle donanmış olmalıdır. İkincisi; söz konusu kişi girişimcinin misyon ve vizyonunu paylaşabilmeli veya bunlara paydaş olmayı ve katkı vermeyi başarmalıdır. Aksi durumda arkadaş veya aile çevresi dışında bir başka kişi çok daha etkili ve verimli olabilir.
Yukarıda saydığım profile uygunluğun da yetersiz olduğu durumlar söz konusudur. Bir işletmede çalışan kişinin arkadaşlık ve aile gibi özellikleri iş alanına yansımamalıdır. Bunu sağlamanın en iyi yolu, kişinin yapacağı işi ve alacağı ücreti bir sözleşmeye bağlamaktır. Bir başka deyişle söz konusu kişinin hangi rol, görev, faaliyet ve eylemler karşılığında hangi ücreti alacağı konusu bir anlaşmaya bağlanmalıdır. Böylece farklı statülerin birbiriyle karışmasının önüne geçilebilecektir.
Aile ve arkadaşlık ilişkilerinin iş alanında kullanıldığı hususlardan bir diğeri, bu kapsamdaki kişilerden borç olarak alınan sermaye katkısıdır. Bu da sözleşme gerektiren konulardan bir diğeridir. Alınan borcun ne biçimde, hangi zaman diliminde ve ne tür şartlarda ödeneceği bir anlaşmaya bağlanmalıdır. Böylece farklı statülerin çakıştırılmasından kaynaklanan bazı sorunların önüne geçilmiş olur.
Özellikle genç ve deneyimsiz girişimciler iş kurma sürecinde her şeyi ‘toz pembe’ olumluluğu içinde görme yanlışına düşebilirler. Hâlbuki iş dünyası risklerle dolu bir mekândır. Bu ortamda olumlu ve olumsuz unsurlar, riskler, tehditler ve fırsatlar iç içe geçmiş halde bulunurlar. Her şeyin her zaman olumlu ve denetimimiz altında yürüyeceğini garanti edemeyiz. Bu nedenle risklere ve tehditlere karşı hazırlıklı ve donanımlı olmak gerekir.
İşle Yeteneği Çakıştırmak
Bir işletmeden söz ettiğimizde bir örgütün içinden ve çevresinden söz ediyor oluruz. İşletmenin içinde girişimcinin beceri, yetenek ve yetkinlikleri yer alır. Dışarıda ise işletme açısından önemli olan pazar yer alır. Girişimci bu pazarda uygun fırsatlar arar. Bunlar çözüm için bekleyen sorunlar ve tatmin edilmeyi bekleyen ihtiyaçlardır. Girişimci pazardaki bu boşluğu keşfettikten sonra kendine döner ve tatmin sağlayacak kaynaklara sahip olup olmadığını araştırır.
Bu kısa özet, bize girişimcinin beceri ve yeteneklerinin pazarda tatmin etmeyi düşündüğü ihtiyaçlarla (bu amaçla üretilecek mal ve hizmetlerle) uyumlu olmasını ifade eder. Bunu ifade etmenin kısa biçimi “Ne biliyorsan, iş fırsatlarını o alanda ara!” olarak ifade edilebilir. Bu nedenle genç ve deneyimsiz girişimci adaylarının öncelikle kendi beceri, yetenek ve erişilebilir kaynakları konusunda bilgi ve farkındalığa sahip olmaları gerekir.
Gürcan Banger