Covid-19 Salgını dünyayı etkilemeyi sürdürüyor. Bazı ülkelerde başarılı sonuçlar alınırken, kimi bölgelerde ikinci dalga iddiaları gündeme düşmeye başladı. Salgın sürecinden pek çok ekonomik sektör olumsuz etkilendi. Havacılık, turizm, imalat sektörleri yanında perakende ticaretin bir bölümü ile küçük KOBİ’ler ve küçük esnaf olumsuz etkilenmiş görünüyor. Hizmetler sektörünün önemli bir bölümü durma noktasına geldi. Çok sayıda iş alanında çalışanlar işlerini kaybettiler. Virüsün yol açtığı sağlık tehditlerine maruz olma yanında insanlar kendilerini evlerine kilitlemek zorunda kaldılar.
Sınırlanan ve kısıtlanan faaliyetler çoğalırken evden çalışma, İnternet kullanımı ve TV’ye bağımlılık yaygınlaşmaya başladı. Fiziksel mekânlarda yüz yüze yapılan iş ve sosyallik amaçlı görüşmeler dijital platformlara taşındı. Taşınabilir bilgisayar, akıllı telefon, tablet ve dijital hizmetler küresel ölçekte insan yaşamının en önemli unsurları arasında yüksek öncelik ve öneme sahip oldu.
Salgının başladığı dönemden bugüne kadar olan gelişmeleri değerlendirdiğimizde, dünya genelinde hizmetlerin dijitalleşmesinin ve çevrimiçi çalışma tarzının benimsenmesinin yaygınlaşacağı anlaşılıyor. Bu durumun bir başka okunması ise pek çok iş alanında insanın otomasyon ile ikamesi şeklinde olabilir. Dijitalleşme yönelimini genel kabul olarak almakla birlikte bazı sektör ve alanlara yakından bakmak uygun olur.
İnsanlar evde kalmaya devam ettikçe, akıllı telefonlar ve bu cihazlarla kullanılan yazılım uygulamalarında hem miktar hem de çeşitlilik olarak bir artış görülecek. Bu sürecin dijitalleşmeyi yaygınlaştırması yanında salgın öncesinde henüz dijitalleşmemiş hizmetler için yeni uygulamalar geliştirilecek. Dolayısıyla salgının olumsuzlukları yanında yeni iş fırsatlarının da doğacağını söylemek yanlış olmaz. Diğer yandan salgın nedeniyle evde kalmanın sona ereceği tarihten sonra da pek çok tüketici, yeni alışkanlıklarını kalıcılaştırarak çevrimiçi dijital hizmetlerden yararlanmaya devam edecek. Akıllı telefon gibi dijital cihazların bu dönemde oynadığı rolün bunlarla ilgili pazarları canlandırması şaşırtıcı olmaz.
Evde kapalı kalmanın yarattığı durumlardan biri, dış mekân etkinliklerinin ortadan kalkması oldu. Bu tür eğlence ve ‘zaman tüketme’ seçenekleri kullanılamazken, bulut bilişim ortamında yer alan mobil oyunlara ilginin arttığını gözlüyoruz. Özellikle genç tüketicilerin İnternet ortamında yeni oyunlara yönelmesi veya bu tür uygulamaları indirmesi ve mevcut oyunları kullanımlarının yaygınlaşması muhtemeldir. Ayrıca bu tür oyunların kullanım süreleri de uzayacaktır. Dijital oyun sektörü Covid-19 salgınından olumlu iş fırsatları elde edecektir.
Bu dönemde pek çok TV kanalı dış mekâna veya katılıma dayalı programları iptal etmek zorunda kaldı. Diziler sürdürülemiyor. Bu durum, film izlemeye olan ilgiyi olağanüstü artırdı. Netflix vb. gibi dijital ortamda film vb. yayını yapan hizmetlere olan ilgili hızlı yükselişe geçti. Küresel ölçekte ele aldığımızda, İnternet yayını yapan bu tür hizmetlerin kullanımının beklenmeyen ölçüde artışı yayıncıların görüntü kalitesinde sınırlamalara gitmesine yol açtı. İlginin artışına bakıldığında bu sektörün yeni iş ve kazanma fırsatlarına açık olduğu anlaşılıyor.
Her alanda çevrimiçi ve dijital kullanımın artması, her tür işletmeye çok daha fazla müşteri/tüketici verisi toplama fırsatı sağlıyor. Bu vesile ile işletmeler müşterilerin yeni alışkanlıkları ve yönelimleri konusunda daha fazla gerçek zamanlı enformasyon sahibi olacaklar. Örneğin bu durum, yayın yapan kuruluşların içerik belirleme ve ürün geliştirme konularında daha etkili ve verimli çalışmalarına yol açacaktır. Bunun “büyük veri ve analitikler” olarak isimlendirilen teknolojilerin gelişimi için itici güç olacağı ortadadır.
Salgın döneminde yaşananların ve buna ilişkin algıların iş-işletme ekosisteminde bazı değişim ve dönüşümlere neden olacağına ilişkin ipuçları görünmeye başladı. Bu bağlamda büyük veri ve analitikler, bulut bilişim, ortak ve/veya uzaktan çalışma araçlarının öne çıkacağı anlaşılıyor.
Yeni bilişim, iletişim ve imalat teknolojileri sektöre bağlı olarak ciddi sayılabilecek oranlarda insanın makine ile ikamesini ima ediyor. Salgın süreci, çalışan sayısı açısından emek yoğun sektörlerde yer alan iş ve işletmeler için adeta dijital dönüşümü kaçınılmaz hale getiriyor. Bu durumun özel işletmeler kadar kamu hizmetleri, sağlık ve eğitim sistemleri alanlarında da –açık veya kapalı biçimde– yoğun bir dijitalleşmeyi öngördüğü söylenebilir. Virüs salgınlarının süreklilik kazanabileceğine ilişkin iddialar hatırlanırsa, yoğun insan varlığının yerini insan-makine arayüzlerinin alması normal kabul edilebilir.
İnsan kaynağı ve istihdam konusunda şöyle varsayımlar yapmak fazlaca iddialı sayılmaz. Belli iş alanlarında insanın makine ile ikamesi istihdam oranını düşürücü etki yapar. İşsizliğin artışı ile birlikte ortalama ücretlerde düşüş oluşur. İşletmeler istihdam edecekleri kişiler için birden fazla işi yapabilmek üzere ek beceriler isteyebilirler. Bu bağlamda çalışma adayı kişilerin kariyer özelliklerinin çeşitlenmesi gerekebilir.
İşletmelerdeki yeni türden yapılanmaya geri dönelim. Firmalar virüs salgını benzeri durumlara karşı hazırlanırken, daha fazla çevrimiçi ve sanal uygulamaya ihtiyaç duyacaklar. Bunun anlamı, buluttan verilen hizmetlerin çeşitlenip artacağı anlamına gelir. Bulut bilişim platformlarının sunduğu güvenilirlik ve ölçeklenebilirlik, işletmelerin beklenmeyen ve/veya planlanmamış talep belirsizlikleri gibi durumlarla daha kolay başa çıkmalarına imkân sağlayacaktır. Bulut uygulamalarının kurumsal düzeyde bilgisayar sistemi yatırımı yapmaya oranla daha az maliyetli olduğu düşünülürse, özellikle KOBİ’ler için uygun bir seçenek olduğu görülür.
Eğitim alanında uzaktan çalışma örneklerini hızlıca görmeye başladık. Zoom, Teams, Click Meeting, Skype gibi uygulamalar uzaktan eğitim ve kişisel gelişim olarak kullanılıyor. Diğer yandan işletmelerin evden çalışma tercihleri de bu tür sanal uygulamaların yaygınlaşmasını ve kalıcılaşmasını sağlayacak. Evden çalışmanın giderek daha yaygın hale geleceği öngörülürse, bu durum işletmelerdeki masaüstü bilgisayarların taşınabilir cihazlarla değiştirilmesi anlamına gelir. Dolayısıyla taşınabilir bilgisayarlara olan talebin artması beklenir.
Evden ve/veya esnek çalışma anlayışının bir diğer sonucu, işyerinde fiziksel mekân ihtiyacının azalması yönünde olur. Gene bu bağlamda olmak üzere özellikle ofis tipi yapılanmaların (yönetim, çalışma vb. gibi) fonksiyonel ve mekânsal nitelikler açısından değişimi beklenebilir.
Sanayinin durumuna bakıldığında, Covid-19 sürecinden en olumsuz etkilenenlerin imalat sektörleri olduğu görülür. Aynı durumu tarımda ve hizmetler sektörlerinde de izliyoruz. İşgücünün bulunmaması, dünyanın hemen her noktasında büyük, orta veya küçük işletmelerin kapanmasına ya da üretim hacmi olarak küçülmesine neden oldu. Diğer yandan dış kaynak kullanımı yapan büyük şirketler ile bunlara tedarikçi olarak çalışan işletmeler de olumsuz yönden etkilendiler. Robotik, makine-makine etkileşimi, Nesnelerin İnterneti ve otonom montaj hatları insan müdahalesini en aza indirerek bu türden krizlerle başa çıkmak açısından yardımcı olabilir. Bu, Endüstri 4.0 olarak tanımlanan dönüşümün tam da kendisidir. Özetle, Covid-19’un Endüstri 4.0 dönüşümünü önce fikren, sonra uygulamalı olarak hızlandırması beklenen yönelimdir.
Bu yazı çerçevesinde anlatılan değişim ve dönüşüm faaliyetleri; bir yandan yerel ağ iyileştirmelerini gerektirirken, çok daha önemli bir ihtiyaç, İnternet’in hızı ve kalitesi konusunda olacak. Altyapının iyileştirilmesi, mobil İnternet ve geniş bant kullanımının artması için küresel düzeyde çalışma ve yatırım yapılması gerekecek. 5G uygulama sürecinin hızlanması beklenebilir.
Covid-19, dünyanın gündemine bir felaket ve olumsuzluk kümesi olarak geldi. Ama her zaman olduğu gibi yeni bir dünyanın oluşumunun da ateşleyicisi olacak. İyisini, kötüsünü zaman içinde göreceğiz.
Gürcan Banger