London School of Economics kurucularından İrlandalı oyun yazarı G. Bernard Shaw (1856-1950) “Sizler var olan şeylere bakıp ‘Neden?’ diye soruyorsunuz. Ben var olmayan şeyleri hayal edip ‘Neden olmasın?’ diyorum” der. Shaw’un bu sözleri adeta bu çağın iş kültürünün köklerini tanımlıyor.
Girişimcilik
Girişimcilik bir süreçtir. Girişimcilik becerilerinin geliştirilmesi, ihtiyaç, talep veya sorunların belirlenmesi ve bunların tatminine (çözümüne) yönelik fırsatların bulunması, fırsatların yenilikçi fırsatlara dönüştürülmesi, fikirlerin değerlendirilerek elemeye tabi tutulması, uygun kaynakların bulunması ve kullanılması, ayrıntılı bir planlama yapılması ve girişimin başlatılmasın gibi unsurlar içerir. Girişimcilik, risk ve belirsizlik şartları altında kazanç elde etme amacı ile yenilikçi bir ekonomik örgütlenmenin oluşturulmasıdır. Bu aşamada “Kalıcılık? Sürdürülebilirlik? Büyüyebilirlik?” gibi sorular da sorarız.
Girişimcilik bir fırsatı yakalamak ve değerlendirmek için kaynakların bir araya getirilmesiyle oluşan bir değer yaratma sürecidir. Girişimcilik; niyet, kaynak, sınır ve değişim faktörleriyle davranışa ve süreç perspektifine yönelik olarak yeni(likçi) birleşimler yaratmaktır. Girişimcilik daha önce fark edilmemiş (daha önceki sıradan iş süreçlerinde yapılmayan) bir fırsatı yakalamak (farklı şeyi yapmak) sürecidir.
Girişimci Kimdir?
Girişimcinin özellikleri kapsamında şunlardan söz edebiliriz: İş kurmaya hevesli olma, başarısızlığa rağmen vazgeçmeme, güven, kararlılık, risk yönetimi, yaratıcılık ve/veya yenilikçilik, değişimi fırsat olarak görme, belirsizliğe karşı tolerans ve uyanıklık, önayak olma ve başarı ihtiyacı, ayrıntılara önem verme ve mükemmeliyetçilik, yalın düşünebilme.
Girişimcilik becerilerini üçe ayırabiliriz: Teknik beceriler, yönetim becerileri, kişisel girişim becerileri. Bu beceri türleri, girişimci adayının hangi yönlerini geliştirmesi gerektiği açısından önemlidir. Teknik beceriler; yazma, sözlü iletişim, çevreyi izleme, teknik yönetim, teknoloji, dinleme, örgütleme, ağ oluşturma, yönetsel tarzlar, koçluk tipi liderlik ve takım oyuncusu olma gibi unsurlardan oluşur. Yönetim becerileri ise vizyon oluşturma, planlama, karar verme, insan ilişkileri, pazarlama, finansman, muhasebe, yönetim, denetim, müzakere (görüşme yapma) ve büyümeyi yönetme gibi bileşenler içerir. Son olarak; kişisel girişim becerileri arasında iç denetimli olmak, disiplinli olmak, risk almak, yenilikçi olmak, değişime dönük olmak, sabırlı ve azimli olmak, vizyon sahibi bir lider olmak, değişimi yönetme yeteneğine sahip olmak gibi özellikler sayılabilir.
Diğer yandan bir girişimcide bulunması beklenen ayırt edici nitelikler şunlardır: İş fırsatlarını görüp değerlendirebilme, kaynakları bir fayda yaratmak üzere bir araya getirme ve başarıyı sağlayacak uygun eylemleri başlatabilme.
Girişimcilik Ortamı
Bir girişimcinin başarılı olması için kendi yetenek ve yetkinlikleri yeterli olmaz. Girişim yerinin şartlarının uygunluğu önemlidir. Bu bağlamda; girişimcilik iklimi, ekonomik istikrar, uygun altyapı (ulaşım, iletişim, eğitim, üretim yeri vb), uygun kurumsal yapı (vergi, finansman, fikri mülkiyet vb) ve uygun destekler (teşvik, danışmanlık, ar-ge vb) bir girişimin başarısını etkiler.
Yaşadığımız zamanı “Girişimcilik Çağı” olarak isimlendirdiğimizde; inovasyon, tasarım, ar-ge, ür-ge, teknoloji ve tedarik zinciri gibi unsurlar öne çıkar. Yeni bir işe ya da projeye soyunduğumuzda; bu çağın kazanç kaynaklarının bu faktörlerden kaynaklandığını iyi bilmek zorundayız.
Değişen Dünya
Başarılı bir kişi olmanın mesafe taşlarından birisi, girişimcilik özellikleri ile donanmış olmak… Ama bu farklılığa sahip olabilmek için değişen dünyaya ilişkin farkındalık ve bilinç düzeyi önem sıralarının ilk saflarını oluşturuyor. Değişimi görmek, anlamak ve açıklamak ise kaçınılmaz önemde…
Pek çok boyutta dünya, sınai ve ticari sektörleri de bu sürecin dışında bırakmıyor. Dünyanın gelişen sektörlerine ve değişime göz attığımızda; küreselleşme, hizmet sektörünün büyümesi, değişen demografik yapı, doğal beslenmenin yaygınlaşması, organik tarımın ilerlemesi, özelleştirmenin tüm dünyayı sarması ve biyoteknolojideki gelişmeler dikkatimizi çekiyor.
Çok aktörlü bir çevrede yaşıyoruz. Girişimcilik açısından bunu bir ekosistem olarak isimlendirebiliriz. Bu çevrede müşteriler, tedarikçiler, rakipler, yatırımcılar, sponsorlar, finansörler, kamu birimleri var. Bunların her birinin özgün amaçları, kaynakları ve eylemleri var. Sonuçta ortaya karmaşık bir ekosistem çıkıyor.
Bu ortamda sağlıklı kararlar verebilmek ve doğru eylemlerde bulunabilmek gerekiyor. Artık tek bir girişimcinin denetlememiş fikri yeterli değil. Bu nedenle fikri paylaşmak ve yetkinleşmesini sağlamak günümüzün yöntemlerinden birisi olmakta…
İletişim, Çevre ve Ağ
Çok konuşuyor, az üretiyoruz. Ama sadece fikir yetmez. Fikirlere örgütsel yapıya (işletmeye) ve eyleme (üretime, satışa) dökmek gerekli. Ne bir köşeye kapanıp eylemsizliğe bürünmeli ne de düşüncesizce girişim deryasına atılmalı…
Başka kişi ve kuruluşları da ilgilendiren bir uğraşıda çevre ve ağ önemli. Müşterilerim, rakiplerin, tedarikçilerin vb başka unsurların olduğu bir ortamda çevreyi dikkate almadan başarılı olmak mümkün değil. Diğer yandan günümüzde başarı, sadece kendi yaptıklarımızla değil; başka yapılarla kurduğumuz verimli ilişkilerle geliyor. Gelişen bilişim ve iletişim teknolojileri ile İnternet ağ kavramını değerli yaptı. Bu nedenle bu çağın isimlendirirken kullandığımız ifadelerden birisi “Ağ Toplumu Çağı”.
Odaklanmak Ama Takılmamak
Girişimcilikte en tehlikeli tuzaklardan birisi, bu süreci başlatan iş fikrine âşık olmaktır. Girişimcilik başarısı için tutku ve azim önemlidir ama süreç, iş fikrine karasevda ile tutulmak noktasına gelirse iş körlüğü başlar. Bu nedenle girişimci, işin hem içinde hem de dışında olabilmeyi başarmalı. İçeride tutku ve azimle çalışırken dışarıdan bakarak objektif eleştiri yapabilmeyi (ya da yapılabilmesini) sağlamalı.
Bildiğiniz gibi; futbol, asla sadece futbol değildir. Bu sektörün, bir buzdağı gibi görünenin çok ötesinde bağlantıları, unsurları, getirileri ve götürüleri var. Bir iş fikri ya da bu işin son noktası olan “ürün” de böyledir. Girişimci iş fikri kapsamında geliştirdiği ürünü bir “bütünsel ürün” haline dönüştürmeli. Bütünsel ürün, söz konusu sınai veya ticari metanın yanında ona eklemlenmiş bazı hizmetler ve ambalajdan finansmana kadar birtakım tamamlayıcı unsurlar içermeli. Özetle; girişimci, bütünsel ürüne odaklanmalı.
Kişi Olarak Girişimci
Her girişimcinin farklı özellikleri var. Bunlar, girişimin başarısını etkiliyor. Diğer yandan bazı yönetim becerileri ise dışarıdan alınacak danışmanlık, koçluk ve eğitim ile geliştirilebilir. Ayrıca iş kapsamında iyi bir takım (ekip) kurmak da vazgeçilmez önemde…
Girişimcinin yetenek, yetkinlik, beceri birikimi veya deneyim düzeyi ne olursa olsun; işin sırrı müşteri olarak belirlenen kesimde… Çünkü bir ekonomik iş; müşterilerin istek ve beklentilerini yerine getirmeye; onların sorun ve ihtiyaçları için tatmin edici çözümler üretmeye yönelik olmalı. Bunu sağlamayan bir girişimin kalıcı, sürdürülebilir ve büyüyebilir olma şansı yok. İyi ve kötü örnekleri yakın ve uzak çevremizde görüyoruz.
Pek çoğumuz ailemizin veya aldığımız eğitimin yönlendirmesiyle devlete ya da büyükçe bir kuruluşa “kapıkulu” olma zihniyetiyle yetiştirildik. Girişimci olmayı ne içimize sindirebildik ne de yakın çevremize kabul ettirip destek alabildik. Hâlbuki girişimcilik ciddi bir kariyer seçeneğidir.
İnsanlığın gelişimini oluşturanlar arasında akademisyenlerin, bilim insanlarının, buluşçuların, yenilikçilerin ya da yaratıcı tasarımcıların önemli yerleri var. Fakat bunların başardıkları girişimcilerin eliyle yaşama dönüşmediğinde sadece raflarda kalıyor. Bu nedenle yaratının ve buluşun, girişimcilik ile eklemlenmesi önemli…
Diğer yandan girişimci olmak için bazı özellikler gerekiyor. İnsanın doğumdan başlayan yetişme süreci içinde kendiliğinden gelişebilen girişimcilik niteliğini eğitim ve danışmanlıkla pekiştirmek daha olumlu sonuçlar veriyor.
Girişimci Kimdir?
İş fikrine takılıp kalmasa bile girişimci, işine âşıktır. Yaratıcı ve cesaretlidir. Her zaman yeniliklere açıktır. Kendisine güvenen ve çevresine güven veren biridir. Fırsatları herkesten önce gören ve yararlanabilendir. Sürükleyen, izlenen ve çevresi ile takımını güdüleyendir. Sonuçları hızla değerlendirebilen ve karar alabilendir. Gerektiğinde geri adım atabilen ve yeniden başlayabilendir. Bireysel ama toplumsal iyiden yanadır. İyimser ve hoşgörülüdür.
Bunların arasında cesaretin önemli bir özellik olduğunu belirtmeliyim. Cesaret olmadığında risklere katlanmak mümkün olmuyor. Kazancın ise risk ortamının bir ürünü olduğunu düşündüğümüzde; riski göğüsleyecek cesareti sahip olmanın önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Girişimci olmanın bir diğer önemli özelliği ise farkındalık… Yaşadığınız çevrenin, değişen dünyanın ve çeşitlenen insan ihtiyaçlarının farkında olmadığınızda; başarı şansı olacak bir iş fikri bulmanız da zorlaşıyor. Başarılı girişimci, çevresinin farkında olan gözlemci kişidir. Değişen farkları görebilir, değerlendirebilir.
Birkaç Gözlem
Girişim iklimi konusunda yapabileceğimiz gözlemlerin bize öğrettikleri var. Riski göğüslemek ve kazancı elde etmek için cesaret önemlidir. Ama bunun körü körüne, gereksiz bir cesaret olduğunu söyleyemeyiz. Girişim cesareti, kendini analiz yeteneği ile risk ve tehditleri görecek biçimde iş dünyası mücadelelerine hazırlar. Gerekli önlemleri görür ve alır.
Girişimin ilk dönemlerinde iş fikri sahibinin katkıları daha önemlidir. Zamanla iş, bir takım oyunu haline dönüşür. Bir başka iş türünde (işin doğasına bağlı olarak) uygun bir ekibin daha baştan oluşturulması gerekebilir. Bu nedenle başarılı bir girişim için doğru zamanda takımınızı kurmalısınız; çünkü girişimcilik (her zaman) tek kişilik bir faaliyet değildir.
Ekonomik bir işin misyonu kazanç elde etmektir. Bu amacın yerine gelmesi için pazardaki iş fırsatlarını görmek ve bu fırsata karşı oluşturulacak işin müşterilerini görmek gerekir. Fırsatlar yanında müşteriler, rakipler ve tedarikçiler ise piyasadadır. Bu da (girişime soyunmadan önce) piyasanın iyi araştırılmasını zorunlu kılar.
Biraz kaba olmakla birlikte; son zamanlarda sevdiğim sokak jargonu arasında “Ağzı olan konuşuyor” sözünün özel bir yeri var. Bilgi ve deneyim sahibi olmadan fikir beyan eden kişilikler, toplumumuzun bir özelliğini oluşturmaya başladı. Nasıl ki; konuşmak için bilgi sahibi olmak gerekiyor; benzer biçimde girişim konusunda da bilgi ve deneyim sahibi olmak başarıyı güvence altına alma yolunda katkı yapar. Girişim niyetiniz varsa, en iyi bildiğiniz işi yapın.
Müşteri Gibi Düşünen Girişimci
Bir girişim, piyasaya ürünler veya hizmetler sunar. Ürünün (veya hizmetin) müşteri için içerdiği öze değer adını veriyoruz. Bir başka deyişle; bir girişim, müşterileri için değer üretir. Müşteri ise üründen elde ettiği değerin karşılığı fiyat olarak öder.
Değer dediğimiz “şey”; müşterinin ihtiyaç istek ve beklentilerinin karşılanmasıdır. Müşterinin sorunları için çözümler sunulması, onun ihtiyaçlarının ürün (ya da hizmet) halindeki çözümle karşılanması ve tatmin edilmesidir. Potansiyel müşterinin gerçek alıcı olması için kendisinin tatmin olduğunu (yani bir değer elde ettiğini hissetmesi) gerekir. Aksi durumda müşteri, o girişimin ürün (ya da hizmetlerini) alıcı olmaktan vazgeçer.
Müşteri Gibi Düşünmek
Bir işletme ürün ve hizmet satıp gelir elde etmek ister. Bu durum, piyasanın işletme açısından görünüşüdür. Bu çağın şartlarına uyum sağlamış bir işletme ise yukarıda özetlediğim müşteri bakış açısını anlamış olandır.
Başarılı olmak isteyen girişimci, müşteri gibi düşünmeyi başarandır. Bu sayede ürün (ya da hizmetin) müşteri için tatmine yönelik bir değer olduğunu kavrar; ona göre bir misyon, vizyon ve işleyiş edinir. Günümüz ekonomik ve iş şartlarında; müşteri olmadığında bir işletme girişimi de anlamını ve değerini yitirmektedir. Sonuç olarak; girişimin tüm unsurları, müşteri gibi düşünmek üzerine düzenlenmek zorundadır.
Bir örnek vermem gerekirse; pek çok perakende mağazanın iş sahibinin ya da iş yöneticisinin bakış açısı ve beğenileriyle şekillendiğini görürüz. Böyle bir mağazaya giren müşteri iletişim ve ilişki kurma sürecinden başlayarak kendini yabancı ve “eğreti” bir ortamda görür. Aradığını bulamaz. Alışverişe motive olmaz. Beklediği değer iletişimini bulamadığı için mutsuz olur ve alıcılık motivasyonu düşer. Dolayısıyla sadece ürün ve hizmetin kendisi değil; onun müşteriye sergilendiği ve sunulduğu ortamlar da müşteri değerini ve tatminini dikkate almalıdır.
Şu Değişim Konusu
Bir ürün, piyasaya çıkar, tanınır, kendine bir yer edinir, büyür, zirve yapılır, ardından düşmeye başlar ve sonunda piyasadan çekilir. Buna ürünün ömrü adını veriyoruz. Tasarım ve üretim teknolojilerinin ilerlediği çağımızda ürün ömrü kısaldı. Geçmişte birkaç yıl rafta satılmayı başaran ürünler artık yok. Pek çok ürün geçerli yıl içinde piyasaya sürülüp yaklaşık aynı yıl içinde (başarılı veya başarısız) piyasadan çekiliyor. Ürün ömrünün kısalmasındaki en önemli neden, müşteri istek, beklenti ve ihtiyaçlarını ile beğenisinin kısa sürede değişmeye başlaması… Müşteri, bugün tercih ettiği bir ürün hakkındaki beğeni düzeyini çok kısa sürede düşürerek ürünün daha az ömürlü olmasını sağlıyor.
Şu zamanın bir diğer özelliği ise ürünlerin kopyalanma (taklit edilme) süresinin kısalması… Ne denli fikri mülkiyet (patent, faydalı model, telif vb) koruması altına alınsa da; yeni ürünün piyasaya sürülmesinden kısa bir süre sonra pazarlar fiyatı daha düşük (çoğu zaman kalitesi de düşük olan) taklit ürünlerle doluyor. Dolayısıyla işletme için bir üründen uzun süre getiri elde etmek mümkün olmuyor.
Sözünü ettiği her iki neden de bir girişimin, değişen şartlara uyumlu ve uyarlı olması gerektiğini ifade ediyor. Değişebilme özelliğini içselleştirmeyen bir girişimin, yaşadığımız çağda kalıcı, sürdürülebilir ve büyüyebilir olmasını beklemek hayal gibi… Bu nedenle değişim (gelişim, iyileşme ve yenileşme), her girişimin ve işletmenin içsel özelliklerinden birisi olmak zorunda… Değişmeyenin hızla yok olacağını söylemek, günümüzde kehanet sayılmaz.
Gürcan Banger