Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere perakende sektörünün dünyadaki gelişimi izlendiğinde, iki temel eğilim dikkati çekiyor. Bunlardan birincisi neredeyse ezberlediğimiz küreselleşme, ikincisi ise küçük işletmelerin birleşmeler veya satın almalar yoluyla bütünleşmelerini ifade eden konsolidasyondur. Ürünleri perakendeye ve doğrudan tüketime konu olan sektörlerdeki sert fiyat rekabeti devam ettiği sürece, bu iki yönelimin sonuçlarını görmeye devam edeceğiz. Ayrıca büyük ölçek ekonomisinin sağladığı üstünlüklerin, perakende sektöründeki birleştirici (konsolide edici) etkileri de sürüp gidecek.
Sınai sektörlerde, küresel pazarın çok ciddi paylarına sahip şirketler var. Bu durumu henüz küresel anlamda perakende sektöründe aynı biçimde görmüyoruz. Özellikle bakkal-market ürünlerinde; küresel düzeyde (örneğin 50’in üzerinde ülkede) ciddi pazar payına sahip şirket sayısı çok değil. Bu durum, pazardaki boşluğa işaret ederken, doğal olarak bazı ulusal ve bölgesel perakendeci şirketleri birleşmelere ve satın almalara (daha büyük ölçekte) yöneltebileceğini öngörüyoruz. Pazarda bazı örneklerini izliyoruz.
Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere perakende sektörünün dünyadaki gelişimi izlendiğinde, iki temel eğilim dikkati çekiyor. Bunlardan birincisi neredeyse ezberlediğimiz küreselleşme, ikincisi ise küçük işletmelerin birleşmeler veya satın almalar yoluyla bütünleşmelerini ifade eden konsolidasyondur. Ürünleri perakendeye ve doğrudan tüketime konu olan sektörlerdeki sert fiyat rekabeti devam ettiği sürece, bu iki yönelimin sonuçlarını görmeye devam edeceğiz. Ayrıca büyük ölçek ekonomisinin sağladığı üstünlüklerin, perakende sektöründeki birleştirici (konsolide edici) etkileri de sürüp gidecek.
Farklı Coğrafyalar
Ürün yaşam eğrisini göz önüne getirin. Bir ürün geliştirilip pazara giriyor, yükseliyor ve bir doygunluğa ulaşıyor. Bu noktada ürün ömrünü uzatmak için ‘bir şeyler’ yapmak gerekiyor. Örneğin ürün üzerinde yenilemeler, değişiklikler, farklı müşteri katmanlarına sunma çalışmaları öngörülüyor. Ürünün doygunluğu sorununu perakende bazında yerel bölgesel ve ulusal pazara da yansıtabiliriz. Perakendecinin yer aldığı coğrafyanın bir süre sonra yetersiz olmaya başlaması beklenen bir durumdur. Bu olgunun nüfusun ekonomisi ile olduğu kadar, o pazardaki rakiplerin durumu ile de yakından ilgisi var.
Ürün çeşitliliğini ve derinliğini artırmanın yetersiz kaldığı noktada, yeni coğrafyalara ihtiyaç duyuluyor. Diğer yandan perakendecilik, çok ciddi ölçüde işletme sermayesi gerektiren bir sektör… Bunun yanında güçlü bir marka yönetimi de olmak zorunda. Çok kültürlü ve fiziksel olarak birbirinden uzak coğrafyalara uzanabilmek için birleşmeler ve satın almalar uygun çözümlerden birisi olarak görünüyor. Özetle; büyüme ihtiyacı, küreselleşmeyi teşvik ederken işin finansman gibi başka unsuları da konsolidasyonu öne çıkarıyor. Bir başka muhtemel sonuç ise, perakende sektöründe büyümek isteyenlerin konsolidasyona açık olmaları şeklinde öngörülebilir.
Küresel Fırsatlar
Küresel perakendecilerin odağında Çin, Hindistan, Rusya ve Güney Amerika ülkeleri gibi umut veren büyük nüfuslar var. Türkiye’yi de aralarına dâhil edebileceğimiz bu ülkelerde –tüketim eğilimleri geliş(tiril)miş– orta sınıfların varlığı perakendecilerin ilgisini çekiyor. Buralarda perakende gelişiminin AVM tipinde çok büyük marketler ve (mobilya, inşaat ve tesisat malzemeleri gibi) sektörel olarak odaklanmış satış merkezlerinde oluştuğunu gözlüyoruz. Gelişmiş ülkelerde (buralardaki pazarın büyüklüğüne rağmen) yasal mevzuat kısıtlamaları ve diğer düzenlemeler yüzünden fazlaca rahat olamayan perakendeci şirketlerin gelişmekte olan ülkelerde daha kolay yerleşebildikleri izlenebiliyor.
Başta ileri ekonomiler olmak üzere perakendeciliğin geliştiği ülke, kent ve dönemlerde perakendecilik yapma biçimlerinin değiştiğini (değişeceğini) söyleyebiliriz. Perakendeciliğin ilerleyen aşamalarında ürün ve hizmet çeşitliliği ile öne çıkan alışveriş merkezlerine (AVM’lere) ek olarak, yüksek indirim mağazalarının ve ürünün hizmetle birlikte sunulduğu merkezlerin öne çıkacağı anlaşılıyor. Ayrıca kiralama maliyeti yüksek de olsa, görece daha küçük mekânlarda (ama birim alan başına kârlılığı yüksek) odaklanmış perakendeci işlerin, muhtemel iyi şansından da söz edebiliriz.
Gelişmekte Olan Ülke Pazarları
Bazı olaylar ve yönelimler var ki sadece ışıltısını izlemekle yetiniyoruz. Çoğu zaman bir yönünü dikkate alıp, onun yol açabileceği başka gelişmeleri görmekte zorlanıyoruz. Perakendecilikte de buna benzer bir durum var.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte ülkelerdeki perakende pazarları, konuyla ilgili pek çok kesimin ilgisini çekiyor. Bu ülkelerdeki orta sınıfların daha fazla tüketici hale gelmesi, perakende sektöründeki aktörleri heyecanlandırıyor. Tam bu noktada perakendeye mal imal eden sektörlerdeki gelişmeleri gözden kaçırabiliyoruz.
Daha büyük pazar, daha kapsamlı ölçek ekonomisi anlamına gelir. Büyük ölçek ekonomilerinin sonuçlarından birisi ise fiyatların daha fazla aşağı çekilmesi (düşmesi) anlamına gelir. Gelişmekte olan ülke pazarları için üretilen düşük fiyatlı ürünlerin gelişmiş ülkeler pazarlarına girdiği durumlarda ise, ilgili ekonominin imalat ve büyüme yapısını etkileyen beklenmedik sonuçlar ortaya çıkabilir.
Düşük fiyatlı ürünlerin (Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD gibi) gelişmiş ekonomilerin pazarlarına girmesi, bir anlamda bu devlerin serbest pazar eksenli liberal ekonomileri için bir sınav anlamını taşıyabilir. Kârlılığın düşmesi ile birlikte işten çıkartmaların artması ve fabrika kapanmalarının gözlenmesi, hiç de şaşırtıcı olmaz. En azından; politikacılar ithalatla ilgili bazı korumacı kısıtlamalar, yasaklar ve vergi yükseltmeleri istemekte gecikmeyeceklerdir.
Bir başka gelişmenin ise perakende sektörüne mal üreten imalat işletmelerinin (maliyetlerin daha düşük olduğu) gelişmekte olan ülkelere kaymaya devam etmesi şeklinde olacağını öngörebiliriz. Dolayısıyla perakende sektöründeki büyüme, gelişmekte olan ülkelerdeki pazarın büyümesi ve imalatçıların bu ülkelere akışı sürdükçe, gelişmişler için işsizlik ciddi bir sorun olarak yeni bir ivme kazanabilir.
Kaynaklar
Çin ve Hindistan (ya da benzerleri gibi) gibi yüksek büyüme hızına sahip ülkeler, bir yandan küresel pazarlara büyük miktarlarda mal arz ederken diğer yandan giderek daha fazla kaynak talep ediyorlar. Bu tür ülkelerin ihracat hacmi büyüdükçe, kullandıkları hammadde ve kaynak miktarı da artıyor. Bu durumun kaynaklar açısından okuması, önce bu kaynaklarla ilgili fiyatların yükselmesi ve ardından kaynak kıtlığı yaşanması şeklinde olabilir.
Dünyanın petrol ve su kaynakları üzerinde geçmişte yaşanan sorunlar hatırlandığında; imalata esas olan kaynaklar konusunda nasıl gerginlikler yaşanabileceğini tahmin etmek kolaylaşıyor. Kaynaklar üzerinde oluşan yeni baskılar, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerini etkileyebilecek yeni türden politik ve ekonomik baskılara dönüşebilir.
Sürdürülebilirlik
Özellikle 20’nci yüzyılın son yarısı, dünya kaynaklarının sonsuz olmadığının fark edildiği bir dönem oldu. Buna bağlı olarak sürdürülebilirlik dünya gündeminin önemli unsurlarından birisi olarak daha belirgin hale geldi. Üreticiler ve satıcılar, pazara sundukları ürünün yaşam çevresine olan etkileri konusunda daha özenli olmaları gerektiğinin farkına vardılar.
Günümüzde bir malı üretmek ve satmak, değer (tedarik) zincirinin tamamı anlamına gelmiyor. O üründen geriye kalanın geri dönüşümü de üreticiler ve/veya satıcılar tarafından gerçekleştirilmek zorunda. Sonuç olarak değer zinciri; çeşitlendi, uzadı ve karmaşıklaştı. Örneğin tasarım süreçlerinin içine geri dönüşümün nasıl yapılacağı da eklendi. Geri dönüşümü nasıl yapacağı, üreticinin ve satıcının önüne yeni bir problem olarak çıktı. Maliyet yapısını da farklılaştıran geri dönüşüm konusu, perakende pazarının giderek büyüyen oranda bir konusu olmaya devam edecek. Akıllı firmalar için geri dönüşüm gerçeği, aynı zamanda rekabet avantajı da olabilecek.
Sürdürülebilir Yaşam Çevresi
Yaşam çevresinin ve dünya kaynaklarının sürdürülebilirliği konusundaki farkındalık yükseldiği sürece, bu konu perakende sektörünü de etkileyecek. Ürünlerle ilgili ekolojik ayak izi ilgi ve tartışma konusu olmaya devam edecek. Dolayısıyla bunların üreticilere ve satıcılara doğrudan etkileri olacak. Bu süreçte geri dönüşüm imkânı olan çevre dostu ürünlerin daha yüksek müşteri değerine sahip olacağını öngörebiliriz. Gene yaşam çevresinin ve kaynakların korunması bağlamında, dayanıklı tüketici ürünlerinin özel bir yeri olacak. Yaşam çevresine ve kaynaklara saygılı yaklaşımlar; önce tercih, daha sonra yasal düzenleme şekline dönüşecek.
Mevcut durumda tedarik zincirine geri dönüşüm fonksiyonunun eklenmesi için yeterli hazırlık ve altyapının olduğunu söylemek zor. Bu konuda gerekli altyapının, kuralların ve standartların hazırlanması zaman alacak. Küresel ölçekte bir uyumluluk da gerekiyor. Devletlerin ve hükümetlerin gündeminde yer alması gereken böyle bir konuda uzlaşma ve ortak payda ne yazık ki çok yakın görünmüyor.
Sürdürülebilirlik diye isimlendirebileceğimiz yaşam çevresinin ve dünya kaynaklarının korunması konusunun piyasalar açısından bir başka boyutu daha var. Toplumların sürdürülebilirlik konusundaki farkındalık ve bilinç düzeyleri ile geçim durumlarına bakılarak (aynı ihtiyacı tatmin etmeyi hedefleyen ürünlerin) farklı küresel pazarlara farklı nitelik, kalite ve fiyatlarla sunulduğunu görebiliriz. Örneğin gelişmekte olan ülke pazarlarına ürün sunumunda fiyat öncelik kazanırken, gelişmiş ekonomilerin pazarlarına nitelik ve kalite öncelikleri olan ürünler arz edilebilir.
Perakende Sektöründe Mülkiyet Yapıları
Günümüzde (ve muhtemelen bundan sonraki dönemlerde de) mülkiyet biçimlerini giderek artan oranlarda küreselleşme stratejileri belirleyecek ya da etkileyecek. Bu konularda geliştirilen öngörüler, belli bir girişimci veya ailenin ismiyle öne çıkan şirketlerin büyüme ve yayılma politikalarını yeşil ekonomi üzerine kuracaklarını ifade ediyor. Kooperatif tipi (işçi mülkiyetli) perakendeci firmalar ise çok dinamik olmayan karar yapıları nedeniyle bölgesel işlerle yetinecek. İş modelini indirimli fiyat üzerine kurgulamış perakendeci şirketlerin başarılı olmaya devam etmeleri bekleniyor. Borsalarda yer alan perakendeci şirketlerin ise kendi olağan gelişimleri yanında birleşme ve satın alma gibi operasyonlarla büyümeye devam etmeleri tahmin ediliyor.
Bilindiği gibi; perakendecilik sektörü büyük miktarlarda işletme sermayesi gerektiren bir alan… Yüksek katma değer düzeyine ulaşabilmek için bir ölçek ekonomisi yaratmak gerekiyor. Bunu sağlamak için ise kaynağa ve zaman ihtiyaç var. Bu durum pazara giriş konusunda ve sürdürülebilirliğe ilişkin önemli bir handikap oluşturuyor. Bu gerçeğin (ve pazarda giderek sertleşen rekabetin) perakende sektöründe bölgesel, ulusal ve küresel boyutlarda perakendeci şirket sayısını azaltması beklenir. Özellikle bölgesel ölçekte giderek daha az sayıda şirket görmemiz hiç de şaşırtıcı olmayacak.
Yaşadığımız dönemin en önemli iş kültürü unsurları arasında işbirliği, ortak çalışma ve ağ yapıları ile eklemlenme geliyor. Birleşme ve satın almalarla ilerleyen konsolidasyon sürecine tedarikçilerle daha yoğun, etkili ve verimli işbirliklerinin eşlik etmesi beklenir. Dolayısıyla perakende sektöründeki tedarik zinciri yapılarında, (iş akışı yanında teknolojik olarak da) yeni farklılaşmalar ve iş yapma biçimleri görebiliriz.
Sektörlerdeki bütünleşme eğilimleri, her zaman kamunun rekabetle ilgili yapılarının dikkatini çeker. Yukarıda dile getirilen bütünleşme, işbirliği ve ortak çalışma yönelimleri, rekabetin korunması amacıyla yeni yasal düzenlemeler de getirebilir.
İş Modeli, Değer Zinciri
Bilişim, iletişim, İnternet, lojistik ve üretim teknolojilerindeki mevcut ve muhtemel gelişmelerin perakende sektörü üzerindeki birincil etkisi, hiç kuşkusuz maliyet duyarlılığı olacak. Fiyat üstünlüğüne sahip perakendeciler kalıcı, sürdürülebilir ve büyüyebilir olmaya devam edecekler. Bu öngörünün önemli bir çıkarımı var. O da; tüm perakendeci şirketlerin kendi değer zincirlerini baştan sona gözden geçirerek iyileştirme yapmalarının gerekliliği… İş modelinde ve değer zincirinde yeni iş dünyasının ve kültürünün gerektirdiği değişiklikleri yaparak maliyet ve fiyat üstünlüğünü elde edenler başarılı olacaklar.
Diğer yandan maliyet ve fiyat üstünlüğünü elde etmiş perakendeciler aynı zamanda sektör için bir kıyaslama ölçüsü olarak konumlanacaklar. Kendilerine ‘deyim yerindeyse çekidüzen vermek’ isteyen perakendecilerin şimdiden maliyet-fiyat liderlerine bakıp kıyaslayarak kendi iş modellerini şekillendirmeleri önerilir.
Otomasyon
Günümüzde kalite her iş alanı için vazgeçilmezdir. Benzer biçimde perakende sektörü için kalite gibi vazgeçilmez olan bir diğer nitelik hızdır. Hız olgusunun çağdaş teknoloji açısından okunması ise otomasyondur.
Perakendenin geleceğinde başarı büyük ölçüde otomasyon teknolojilerinin izlenmesine ve uygun biçimde benimsenmesine dayalı olacak. Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle desteklenen otomasyonun perakende değer zincirinin tüm düğümlerini etkileyeceği ortada. Otomasyonun yaratacağı değişim imalat alanlarından lojistiğe, mağaza yapılarından ödeme sistemlerine kadar her alanda yaygınlaşmaya devam edecek. Mağazalarda ve satış noktalarında teknoloji ve otomasyona dayalı kolaylık ve verimlilik artışları gözlenecek. Bu noktada bir hatırlatma yapabilirim. Önümüzdeki dönemin perakendedeki teknolojik değişimi elektronik araçların basit uygulamalarının çok ötesine geçip adeta ezber değiştirici olacak. Bu nedenle perakendeci şirketlerin sıradan teknoloji takipçisi olmanın sınırlarını aşarak ciddi biçimde inovatif (yenilikçi) olmaya ihtiyaçları var.
Hizmetler ve Performans
Perakendeci mağazalarda performansı doğrudan etkileyen iki önemli konu var. Birincisi, talebin doğru tahmin edilmesi; ikincisi ise ürün akışının en iyi şekilde (doğru zamanda ve uygun miktarlarda) gerçekleşmesinin sağlanması… Giderek daha fazla önemli olması beklenen bir diğer konu ise insan kaynağının yönetimi olacak. Yeni gelişen teknolojilerin katkıları da öngörülerek mağaza işlemlerinde yeni pozisyon ve görev tanımlarının yapılması, bunların belgelenmesi ve çalışanlara yansıtılması başarıyı belirleyen unsurlar arasında yer alacak. Perakendecilerin önlerinde işgücünün yeni şartlar altında yönetimi gibi ele almaları gereken bir konu var.
Toyota Üretim Sistemi (TPS) ve ardından yalın üretim felsefesi iş kültürüne önemli bir katkı yaptı. Mal ve hizmet üretiminde değer yaratan ve yaratmayan süreçlerle faaliyetlerin farkına varılmasını sağladı. Bu gerçek, günümüzde perakende sektörü için her zamankinden daha fazla önemli… Perakendeciler bir yandan eski operasyonları verimlilik ve değer yaratma açısından ele alıp iyileştirirken yeni mağaza operasyonlarını da yalın anlayışla geliştirmek zorundalar. Bu bağlamda önemli alanlardan birisi lojistiktir. Önümüzdeki dönemde tedarikçiler ve perakendecilerin birlikte kazan-kazan anlayışına uygun yeni lojistik yaklaşımları geliştirmeleri beklenir.
Yenilik (inovasyon) yapmanın en ekonomik yollarından birisi başka sektörlerde geliştirilmiş yeniliklerin bir başka sektöre uygulanması şeklindedir. Perakendecilerin; yalın üretim felsefesinin, ağ yapılarının ve sanal değer zincirlerinin etkin olarak kullanıldığı sektörlerden öğrenip özümseyebilecekleri çok fazla yenilik fırsatı olabilir.
Perakendenin geleceğine ilişkin söyleyeceklerimizden bir diğeri, inovasyon ve marka yönetiminin başarı kriterleri arasında yer almaya devam edeceği yönünde olur. Bu olgu, perakendeciler ve tüketici ürünleri imal edenler için aynı derecede geçerlidir.
Markalı büyük market zincirlerinin raflarını gezerken o mağazanın (şirketin) ismiyle ambalajlanmış (süt, yoğurt, peynir ve benzerleri gibi) ürünleri görmüşsünüzdür. Bu tür özel etiketli (fason markalı) ürünlerin yaygınlaşması perakendenin geleceğinde daha yaygın olarak yer alacak. Sadece şu an raflarda ve reyonlarda gördüklerimizle kalmayıp perakendenin stratejik sektörlerine de yaygınlaşacak. Bu perakendeye ürün yapanlar için yeni açılımlar anlamına gelebilir.
Ar-Ge’nin Yeni Yönü
Perakendecilerin ve rekabetçilik yeteneğine sahip üreticilerin piyasada var olan pek çok ürünü özel etiketli (fason markalı) olarak pazara sürmeleri beklenen yeni gelişmelere arasında. Fikri mülkiyetin korunmasına ilişkin tüm mevzuata rağmen bu konudaki girişimlerin artması asla sürpriz olmayacak.
Ürün kopyalama imkânlarının çoğalması, taklit etme süresinin kısalması ve ürü kategorilerini kopyalamada uzmanlaşmış firma sayısının artması özellikle perakende sektörüne yönelik ar-ge ve ür-ge yapan firmaların yapısında değişikliklere neden olabilir. Örneğin sıradan ürünlerde ar-ge yatırımlarının azaltılması beklenen bir durum olarak ortaya çıkabilir.
Ar-ge çalışmalarının kaynak ve zaman alması, buna karşılık hızla kopya ediliyor olması ar-ge yönünü muhtemelen teknolojik ürünlere doğru çevirebilir. Teknik olarak donanımlı ürünler kolayca taklit edilemediğinden ar-ge ve ür-ge yatırımlarının karşılığını ödeyebilir. Ürüne yönelik inovasyonların ise ilgili şirketin marka stratejisine uygun ve küresel olarak beklenen getiriyi sağlayacak alanlarda olacağını öngörebiliriz.
Marka
Küreselleşme süreçlerinin olağan bir sonucu olarak markalaşmanın da küresel büyük markalar, ulusal markalar ve yerel markalar olarak ayrışmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Özellikle küresel olmak üzere büyük pazar ölçeğinde markalaşmanın hiç de kolay ve ucuz olmadığını hatırlayalım. Bu durum, markalaşma konusunda (çağın işbirliği ve ortak çalışma ruhuna da uygun olarak) ‘ortak marka’ yaklaşımını daha fazla gündeme getirebilir. Birçok şirket kendi özel markasını (fason markasını) geliştirmeye çalışmak yerine ortak marka fikri etrafında buluşabilirler. Bu durum marka yönetimini daha az maliyetli hale getirirken pazardaki marka konumlanmasına da kolaylıklar sağlayacaktır.
Ortak marka yaklaşımlarının yayılım ölçeği ve başarısı konusunda kesin bir şey söylemek kolay değil. Maliyet avantajı sağlamak veya pazara girişi kolaylaştırmak açısından taktik düzeyde kalabilir ya da küresel ölçekte yeni güçlü örnekler görebiliriz. Tüketiciler tercihlerini oluştururken markaya önem vermelerine karşın markanın mülkiyeti onlar için önemli olmayabiliyor.
Perakendeciler üreticilerin piyasada yer tutmuş markalarını kullanmada isteklilik gösterirler. Tanınmış markalı ürünler perakendecinin raflarını daha güçlü gösterir. Bu durum, üreticilerin perakendecilerin elini güçlendirmek için (kazan-kazan anlayışı çerçevesinde) yeni ve kaliteli çözümler ve kolaylıklar sunabilecekleri anlamına gelir.
Perakende Sektöründe İnovasyon
Perakendeciler, kendi konumlarını güçlendirmek için imalatçıların güçlü markalarından yararlanmaya özen gösterirler. Örneğin çok bölümlü mağazalarda üreticilerin reyon veya mağaza içi mağaza olarak sağlayabileceği önemli imkânlar olabilir. Böylece perakendecinin imkânları ile imalatçının çözümleri birbirine eklemlenerek perakendeci için daha iyi satış hacmi ve tüketici için daha yüksek tatmin sağlayan şartlar oluşabilir. Çok bölümlü mağazalarda perakendecinin üreticilerle ortak çözüm portföyünün artıp çeşitleneceğini öngörebiliriz. Bu yönelim, çok bölümlü mağazaları AVM tipinde bir iş modeline yöneltecektir. Bu tür çok bölümlü mağazalarda müşteri hizmetleri, kasa-tahsilat ve güvenlik gibi hizmetler toplamda maliyet avantajı sağlayacak biçimde gene perakendeci tarafından verilmeye devam edecek.
Mağaza İçi Mağaza
İş dünyası sektörleri, yenilikçi çözümleri çoğu zaman birbirlerinden kopyalama veya benzetme yolu ile edinir. Mağaza içi mağaza kavramı da benzer biçimde çok sektörlü olarak gelişiyor. Örneğin büyük sanayi işletmelerinin kendi içlerinde daha küçük işletmelerin (değer zincirinin bir parçası olarak) yer almalarına imkân tanıdıklarını görüyoruz. Böylece kaliteden lojistiğe kadar pek çok konuda hız ve maliyet üstünlüğü elde ediliyor.
Benzer mağaza içi mağaza yaklaşımının başka yenilikçi örnekleri, perakende sektöründe de yaygınlaşmaya başladı. Gelecekte daha fazla yaygınlaşıp çeşitlenmesini beklediğimiz bu yönelim sayesinde üreticinin müşteri hizmetleri deneyimi perakendecinin hizmet sürecine yansımış oluyor.
Üreticinin Artan Perakende Deneyimi
Üreticilerin perakende sektörü konusundaki bilgi ve deneyimi, (imalatçı – perakendeci etkileşimi çerçevesinde) giderek artıyor. Buna düşen toptancı kârlılığı gerçeğini de ekleyince pek çok imalatçı şirketin kendi konsept mağazalarını açmaya yöneldiğini görüyoruz. Bu eğilimin başka üreticiler tarafından da edinilmesi hiç şaşırtıcı olmayacak. Bazı örneklerde ise perakendeciler kendi değer süreçlerini genişleterek, üretici haline dönüşüyorlar. Bu durumda perakendeciler, ya kendi üretim mekânlarını oluşturuyor ya da yan sanayi (dış kaynak) kullanımı ile kendi markalarına yöneliyorlar.
Toptan pazara mal veren imalatçıların, mevcut bir pazar yapıları var. Dağıtıcılar, bölge toptancıları, bayilikler veya temsilciler aracılığı ile oluşmuş bir satış ve dağıtım kanalları bulunuyor. Bu yapılar, üreticilerin perakende pazarını tanımak ve konsept mağazalar üzerinden perakende sektörüne girmek için uygun ortam sağlayabiliyor. Bazı imalatçılar için kendi ürün ve iş modellerine uygun olarak yeni perakende satış ve dağıtım mekanizmaları geliştirebiliyor. Üreticilerin toptandan perakendeye dönmek istemelerinde kolay anlaşılır bir gerekçe var: Değer zincirinin perakende bölümünde oluşan kısmına ortak olmak… Dünyada ürün ömrü kısaldığı ve kârlılık ortalama olarak düştüğü sürece, imalatçıların perakendenin kârlarına ortak oluşu sürüp gidecek. Aynı nedenle ara toptancılık olarak isimlendirilen katmanların ise hızla yok olacağı öngörüsü ise ‘kehanet’ olmaktan çoktan çıktı.
İnovasyon
Hem tüketici üreten hem de perakendeci şirketlerin yoğun ilgi duydukları alanlardan birisi, inovasyon olacak. Perakendeye yönelik ürünlerde pek çok şirketin birer inovasyon avcısı haline dönüşeceğini söyleyebiliriz. Bu durum, katma değerli bir yenilik geliştirmiş olan; ama bunu işe dönüştürmekte zorlanan küçük girişimciler için yeni imkânlar yaratacak. Hatta inovatif ürün ve hizmetlerin alınıp satıldığı yeni pazar yapılarına tanık olabiliriz. Diğer yandan perakende pazarına yönelik ürünlerde imalatçı-üniversite ilişkisinin gelişen örneklerini görebiliriz. Son olarak; perakendeye yönelik inovasyon konusunun sadece ürün esaslı olmadığını, özellikle satış ve pazarlama alanlarındaki inovasyon türlerinin çok ilgi göreceğini söylemeliyiz.
Bu yönelim öngörüleri, genel ve objektif olanı ifade ediyor. Hiç kuşkusuz; bu konunun bir de sübjektif yönü var. İnovasyonu kendi değer zincirine eklemlemekte, hızlı davranan “Üsküdar’ı geçecek”; vizyoner, hızlı, çevik, uyanık ve akıllı olmayı başaramayan ise ‘yaya kalacak’.
Perakende ve Yerellik
Küreselleşmenin yarattığı benzeşme, aynılaşma, genelleşme ve emtialaşma eğilimleri perakende sektöründe yerelliğin yükselen önemini görmemize engel olmamalı. Özellikle yerel tedarikçilerden yararlanma perakendeciler için çeşitlilik yaratan özelliği ile inovasyon ve buna bağlı olarak farklılaşma fırsatları anlamına gelir. Müşteri tatmini ve sadakati yaratma açısından farklılaşmanın önemini hatırladığımızda, yerelliği perakende zincirine eklemenin değeri kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Yerel Tedarik Fırsatları
Küreselleşmenin aynılaştırma yönündeki tüm etkilerine karşın talep yapısı, bölgeye ve yerele göre farklılıklar göstermeye devam ediyor. Dolayısıyla gelecekte yerel olarak kitlesel kişiselleştirme konusunda başarılı olan perakendecilerin, rekabet üstünlüğü kazanmaları beklenir. (Kitlesel kişiselleştirme, yeni teknolojiler sayesinde her bir müşteri için farklı bir ürünün oldukça büyük sayıda müşteri için üretilmesidir. Kitlesel üretim ve kişiselleştirme özelliklerinin bir araya getirilerek bütünleştirilmesidir.)
Bazı büyük üretici ve tedarikçiler, kendi imalat kuralları hakkında son derece katıdırlar. Bu nedenle önceden belirledikleri temel ürün özellikleri ile iş yapma biçimlerinden taviz vermezler. Diğer yandan yerel tedarikçiler, esnek iş modelleri sayesinde perakendeciler için farklılaşma fırsatları yaratabilirler. Bu fırsatları görüp önemini kavrayan perakendeciler, bir süredir yerel tedarik imkânlarından zaten yararlanıyorlar. Bu yönelimin çeşitlenip yaygınlaşması beklenir.
Perakendeciler için yerel tedarikin kendi satış noktalarına yerel ürünler ve çeşitlilik koymalarının ötesinde başka anlamları da olabilir. Yerellik, aynı zamanda bir güven zemininin oluşması için de fırsatlar yaratır. Pek çok pazarda firmanın ve ürünün bir hikâyesi olması güven ve sadakat yaratılmasına çok olumlu katkılar yapar. Bir yerel ürün, başkalarına anlatılabilir hikâyeye sahip olmasıyla pazarlama fonksiyonunu ve iletişimini güçlendiren bir emtiadır. Tüketicilerin özellikle tarihin ve geleneğin içinden süzülüp geldiğini düşündükleri ürünler (dolayısıyla bu ürünü pazarlayan perakendeciler) konusunda güven ve sadakat geliştirmeleri beklenen bir eğilimdir. Bu nedenle bazı satış noktaları, yerel ürünlerin hikâyesini açığa çıkarak bir biçimde düzenlenip donatılırlar. Kimi perakendeciler ise yerel ürünleri tanıtmak ve satmak için özel etkinlikler düzenlerler. Küreselleşmenin aynılaştırma eğilimine karşın, yerelleşmenin bu farklılaştırma özünü geleceği kurgularken dikkate almak gerekir.
Perakendeci ve Yerel Tedarikçi
Yerel tedarikçiler, pek çok durumda küçük işletme ölçeklerine bağlı olarak iş kültürü açısından yetkinleşmiş sayılmazlar. Bu nedenle kurumsal perakende sektörünün iş yapma biçimine uyum sağlamakta pek çok açıdan sorunlar yaşamaları muhtemeldir. Bu sorunları ürün standartlarından ambalaja, sipariş büyüklüklerinden zamanında teslime kadar pek çok alanda örneklemek mümkündür. Bu durum, yerel tedarikçinin çağdaş perakende iş kültürü açısından eğitim almasını ve ihtiyaç duyulan ölçüde kurumsallaşmasını gerektirir. Bu iyileşme ve dönüşümün oluşmasında, perakendeciye düşen görevler olmalıdır.
Perakendeci ve tedarikçi arasında kazan-kazan mantığı üzerine yapılacak işbirliği ve ortak çalışmalar, sonuçta perakendecinin yeni farklılaşma fırsatları yakalamasına vesile olacaktır. Bu fırsatlar arasında tümüyle özgün ve yenilikçi ürünler ve hizmetler yapılması ihtimalini düşünebiliriz.
Perakendeci ile yerel tedarikçinin ortak çalışması, pek çok yerel ve bölgesel üreticinin yeni büyüme imkânları yakalaması anlamına gelir. İyi ortak çalışma ve işbirliği ortamları çerçevesinde hızla ve sağlıklı biçimde büyüyen yerel tedarikçiler görmemiz mümkün olacak.
Geleceğin Perakende İş Biçimleri
Farklı müşteri ihtiyaçlarının ve beklentilerinin oluşması, perakende iş yapma biçimlerini de etkiliyor. Önümüzdeki gelecek, muhtemelen ‘her derde deva’ bir perakendecilik modeli olmayacak. Müşterilerin tercihlerine bağlı olarak, perakendeci iş modellerinin farklılaştığını göreceğiz. Bu noktada iki önemli uç kategori, fiyat ve seçkinlik odaklı iş biçimleri olacak. Fiyat odaklı perakendenin müşterileri, ödedikleri görece daha düşük bedel karşılığı maksimum tatmin ararken; diğer uçtaki müşteri katmanı ise kalite, özel ilgi ve yüksek tatmin düzeyini sağlayan perakendeciye yönelecek. Doğal olarak sektörün arada kalan perakendeci aktörleri de olmaya devam edecektir.
Geleceğin perakende iş biçimlerini şöyle listeleyebiliriz: Yüksek indirim mağazaları, komşuluk mağazaları, konsept mağazalar, alışveriş merkezleri, gıda-bakkaliye ürünleri mağazaları, İnternet ortamında kategori esaslı e-ticaret siteleri, kütlesel alışveriş servisi merkezleri ve mağaza içi mağazalar… Hiç kuşkusuz; aşağıda ayrıntıya girilmeksizin açıklanacak bu perakende iş yapma biçimlerine başka ara modeller de eklenebilir.
Yüksek İndirim Mağazaları
Perakendenin geleceğinde ağırlıklı olarak yer alması beklenen yüksek indirim mağazaları, iş modellerini düşük maliyet üzerine kurarlar. Kuruluş felsefeleri nedeniyle pazarın fiyat lideri olma özelliği gösterirler. Maliyet azaltmada kullanılan başlıca teknikler, çalışan sayısını azaltmak ve mağaza içi operasyonları otomasyona geçirmektir. Az sayıdaki çalışan, rafların doldurulması ve düzenlenmesi ile mağaza güvenliğinin sağlanmasından sorumludur.
Yüksek indirim mağazası iş modelinde, alışveriş ve ödeme konulu operasyonların çoğu, müşterilerin kendisi tarafından yapılır. Örneğin barkod veya RFID ile işaretlenmiş ürünler, palet üzerine yerleştirilmiş yığınlardan alınırken ödeme kredi kartı ile yapılır. Genel görünümü açısından bu tür bir işletme; bir mağazadan çok, bir toptancı deposuna benzer. Bu tür perakende modelinin özellikle ürün hakkında bilgisi olan ve fiyat duyarlılığına sahip müşteriler tarafından tercih edileceği öngörülüyor. Temel pazarlama iletişimi yaklaşımı, aldığı üründen ve fiyattan tatmin olan müşterinin ağızdan ağıza pazarlama yoluyla (kelepir mal avcısı denebilecek) başkalarına yapacağı tanıtımdır.
Komşuluk Mağazaları
Komşuluk mağazası olarak isimlendirilen perakende iş yapma biçimi, toplumumuzda iyi bilinen mahallenin bakkal amcası / teyzesi yaklaşımıdır. Böyle bir mağaza, yerelde ikamet eden müşterilerin buluşma noktası olarak hizmet veren iletişim ve ilişki merkezidir. Mağaza yöneticisi (sayıları muhtemelen 1000-2000 arasında olan) müşterilerin neredeyse tamamını ismen tanır. İş modelinin başarısı, çok büyük oranda mağaza yöneticisinin müşterilerle yakınlık ve iletişim kurma becerisine bağlıdır. Mağaza yöneticisi; duygusal, zihinsel ve ilişkisel beceri, yetenek ve yetkinlikleri ile iş modelinin en değerli ve seçkin varlıklarının başında gelir.
Komşuluk mağazası, kolayca ve hızla tedarik edilebilen temel ürünleri satışa sunar. Ürünlerin seçimindeki temel kriter, taze (yeni) ve yüksek kaliteli olmalarıdır. Alışveriş sonrasında müşterilerin çay-kahve içebilecekleri bir sosyal mekân (kafe) bulunur. Burası, tüm müşterileri tanıyan mağaza yöneticisinin de bir aktör olarak katıldığı, günlük haberlerin alındığı, hatta dedikoduların karşılıklı paylaşıldığı bir ortamdır.
Yukarıda değinildiği gibi mağaza yöneticisi, bu perakende iş modelinin en önemli unsurudur. O, tüm müşterileri tanır; mevcut ve yakın gelecekteki ihtiyaçları konusunda yeterli bilgi sahibidir. Bu nedenle karmaşık satış analiz ve tahminlerine gerek duyulmayabilir. Stok ve raf yönetimi, mağaza yöneticisinin müşteriyi iyi tanımaktan kaynaklanan öngörülerine uygun olarak gerçekleştirilir. İş modelinin büyük oranda mağaza yöneticisine (ve ilgili diğer özel personele) dayalı olması nedeniyle yöneticinin ve diğer çalışanların kalıcılığı ve sürekliliğinin sağlanması önemlidir. Yöneticinin kalıcılık ve süreklilik özelliğini sağlaması açısından mevcut örneklerde franchise modelinin tercih edildiği gözleniyor.
Konsept Mağazalar
İmalatçıların toptan satışlardan elde ettikleri kârın yeterli olmamaları, onları değer zincirinin perakende noktalarındaki katma değere yöneltiyor. Bunun en önemli araçlarından birisi olarak özellikle üretici şirketler tarafından açılan konsept mağazaları görüyoruz. Konsept mağazalar, belli bir kategoride ürün çeşitliliği ve derinliği sunmaları nedeniyle müşteriye ürün ve hizmet temelli deneyim yaşama fırsatları sunuyor. Bu süreçte ürün hakkında bilgili ve deneyimli mağaza personelinin büyük önemi var. Bu perakende modelinde bir diğer önemli unsur ise, vitrin düzenlenmesi ve mağaza içi tasarımı olarak ortaya çıkıyor.
Konsept mağazalar konusunda yapılan ciddi bir hata var. Konsept mağaza; rengiyle, kokusuyla, yerleşimiyle, müşterinin gördüğü ilgiyle, kendisiyle kurulan iletişimle orada bulunan müşteriye sonradan hatırlayabileceği bir deneyim yaşatmalı. Müşteri, hatırlayacağı bu deneyimi daha sonra başkalarına anlatabilmeli. Herhangi bir mağazaya benzeyen işyeri, asla konsept mağaza sayılmaz. Çevremizde sayısız kötü örnekler görebiliyoruz.
AVM’ler
AVM olarak kısalttığımız alışveriş merkezleri, farklı bölgelerde birbirini andıran biçimlerde ilgi çekmeye devam edecekler. Bu merkezlerden bazıları, yeni hizmetlerin ve mekânların eklenmesiyle topluluk yaşam merkezlerine dönüşecek. Bu tür yerlerde mağazalar değişimine, bazılarının kapanıp yenilerinin açılmasına ek olarak alışveriş dışında çeşitlenen imkânlar ve hizmetler yer alacak. AVM’lerin sağladığı kolaylıklar, müşteriler kadar buralarda yer alan mağazalar için de gerçekleşecek. Örneğin AVM yönetimi tarafından hizmete sunulacak merkezileşmiş (POS olarak isimlendirilen) satış terminalleri bunlardan birisi olabilir.
AVM’lere ilgi ve müşteri çekmek için yapılacak etkinliklerin sayı ve çeşitliliğinde artış göreceğiz. AVM’yi albenili hale getirmeye çalışma (potansiyel müşteriyi AVM’ye çekme) işi merkezin yönetimine düşerken, buraya gelmiş müşteriyi mağazadan içeri sokacak faaliyetler de o işyerinin yönetimince gerçekleştirilecek. Mağaza faaliyetleri arasında vitrin, iç mekân ve mobilya tasarımı; ses, ışık, renk ve koku düzenlemeleri ile mağazaya özgü kampanyalar daha yoğunluklu olarak yer alacak.
Gelecekte yeni büyük AVM’lerin yapımı beklenen bir gelişme değil. Şimdiye kadar önemli tüketici pazarlarında çok sayıda AVM inşa edildi. Dünya deneyimi, bunların ciddi bir bölümünün iş yapamaz hale geldiğini ve binaların (geçici konaklama veya ofis gibi) başka amaçlarla kullanılmaya başlandığını gösteriyor. Diğer yandan trafik, enerji gibi çeşitli kent içi sorunlar yaratması açısından AVM’lerin gelecekte daha fazla zorlayıcı yasal mevzuata tabi olacakları da söylenebilir. Diğer yandan bazı AVM’lerde termal sağlık merkezi (SPA), kişisel spor hizmetleri (çok fonksiyonlu spor salonu) ve kültür-sanat merkezi gibi bazı destekleyici yenilikler yer alması beklenir.
Gıda-Bakkaliye Ürünleri Mağazaları
Gıda ve bakkaliye ürünleri pazarlayan alışveriş merkezleri, kendi temalarına uygun olarak önceki iş modellerine göre çeşitlenmiş bir konuma gelecek. Bu büyük mağazalar; pazar yeri, bakkal, büyük market ve özel lezzet (gurme) mağazaları karışımı bir konuma yükselecekler. Bu yeni duruma uygun olarak ürün ve hizmet çeşitlemesi artacak. Pek çok yeni ürünün, müşteriye ilk sunumu bu tür merkezlerde yapılacak. Buralarda sertifikalı organik gıda ürünleri, başka ülke ve bölgelerin seçilmiş özgün lezzet deneyimleri, yüksek kaliteli gıdalar satışa sunulacak.
Yeni türden gıda ürünlerinin alışveriş merkezlerinde satışa sunulan farklı ürünlerin hazırlanması, pişirilmesi ve yenmek üzere takdimi konusunda bilgi ve hizmet veren uzman danışmanlar, bu sistemin olağan bir parçasıdır. Gene bu tür merkezlerde gıdalar ve pişirme teknikleri konusunda eğitimler verilebilecektir. Benzer konularda basılı veya elektronik yayınları buralardan edinmek mümkün olacaktır.
Kütlesel Alışveriş Servisleri
Perakende sektöründe özellikle tüketici ürünlerinde (aralarda griler de olmak üzere) siyah-beyaz gibi iki temel kutuplaşmanın oluşacağı anlaşılıyor. Bunlardan ilki, tüketicinin üst düzeyde duyusal tatminine, kaliteye önem veren ve müşteri deneyiminin öne çıktığı yaklaşım olacak.
Diğer kutupta ise ürüne erişimde hız ve kolaylık ile düşük fiyat duyarlılığını benimseyen perakende iş modeli yer alacak. İkinci kutbun en belirgin uygulama örneklerinden birisi, ürünleri kütlesel olarak müşteriye servis edebilen mağazalar (iş yerleri) olacak. Buzdolabının haftalık siparişleri olarak isimlendirebileceğimiz bu model, özellikle kendileri alışverişe çıkmayan, haftalık toptan alım yapan hane halkları ve işyeri yöneticileri için kullanışlı olacak. Bu iş modelinin alışveriş yapacak olanın fiyatları önceden bildiği içecekler, mandıra ürünleri veya kişi için taşınması zor olan ürünlerin miktarlı olarak servisinde yararlı olacağını öngörebiliriz. Bazı perakendecilerin uygulamaya başladığı bu modelde satın alınan ürünler, alıcıya perakendeci tarafından ulaştırılıyor. Ürün satışına ek olarak çamaşır, kuru temizleme ve ütü hizmetleri verildiği de gözleniyor.
Kategori katilleri
Bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerindeki gelişmeler, perakende sektöründeki iş modellerini değiştirmeye ve yenilemeye devam edecek. Bunun ilk örneklerini İnternet ortamında (çevrim içi) kategori esaslı e-ticaret siteleri ile görüyor ve yaşıyoruz. Değişik kategorileri konu alan (ve teknik olarak kategori katili anılan) bu elektronik mağazaların yarattığı satış patlaması, gelecekte olabilecekler için bazı ipuçları veriyor. Çevrim içi mağazaların müşterilere yarattığı seçme, fiyat ve ödeme kolaylıkları, muhtemel yeni gelişmeler konusunda cesaretlendirici oluyor.
Çevrim içi e-ticaret siteleri sınır tanımayan özellikleri ile mağaza gibi fiziksel satış merkezlerin rekabet edemeyecekleri (başta çeşitlilik olmak üzere) üstünlüklere sahipler. Gelişen yazılım ve İnternet teknolojileri sayesinde, ürünler ve kullanımları hakkında potansiyel müşterileri yazılı, görsel ve işitsel olarak bilgilendirmek mümkün oluyor. Yakın gelecekte müşteri-ürün ilişkisi bağlamında yeni imkânlar doğabilecek.
İnternet siteleri ürün hakkında bilgilenme ve satın alma dışında müşterilere kendi tasarımlarını gerçekleştirme olanakları da vermeye başladı. Başlangıçta farklı ürün kombinleri ve ürün karşılaştırmaları yapmaya imkân veren çevrim içi siteler, artık müşterinin yaptığı tasarımı başka müşterilerin de tercih ettiği durumlarda tasarımı geliştiren kişiye prim ödemesi yapıyor.
Lokanta İçi Mağazalar
Bazı mağazaların ve marketlerin eve teslim hizmeti uygulamaları yaygınlaştı. Bu tür hizmetler, aşırı meşgul müşteriler için işyerine yönelik olarak da yapılıyor. Hizmet çeşitlemesi, perakende iş biçimlerine yeni açılımlar getirdi. Örneğin ağırlıklı olarak çalışanlara hizmet veren lokantalar, kendi içlerinde alışveriş yapılabilecek imkânlar sunuyorlar. Mağaza içi mağaza modelinin bir başka uygulaması olan bu türde müşteriler lokantanın içindeki reyonlardan gıda ürünleri ve hazır/paket yiyecekler satın alabiliyorlar.
Bu tür işyerlerinin verdikleri bir başka hizmet türü daha var. Gıda kategorisinde çalışan İnternet sitelerinin anlaşmalı teslimat noktası olarak çalışıyorlar. Evde ya da işyerinde paketi getirecek kuryeyi bekleyecek durumu olmayanlar, İnternet sitesinden yaptıkları siparişi buralardan alabiliyorlar. İnternetten siparişin alınması sonucu paketlenerek buzdolabında saklanan paketlenmiş gıda ürünleri hızla ve kolayca müşteriye teslim ediliyor.
Ürünün müşteriye teslimatı, bu iş modelinin önemli unsurlarından birisi… Ürünlerin müşteriye çok hızlı teslimatı (ulaştırılması) konusu yeni bir iş fırsatı olarak görünüyor. Bu yönlü kurye hizmeti veren firmalar oluşmaya başladı; başka örneklerini de görebiliriz. Bunlar özellikle hazır yemek veya gıda gibi ürünleri satan işletmelerle birlikte çalışacaklar. Bir başka şekilde söylersek; yemek ve gıda satan işletmeler, kurye hizmetlerini işini yapan firmalara outsource edecekler.
Perakende ve Gelecek
Gelecek, hem firmalar hem de müşteriler için sürekli yenilenen iş modelleri ve iş yapma biçimleri getirecek. Bunlar arasında başarılı olup yeni gelişmelere yelken açanlar olduğu gibi, iş dünyasından silinip gidenler de olacak. Kesin olan bir nokta var ki; geleceğin perakende işlerinde daima müşteri odakta olmaya devam edecek.
Geleceğin perakende iş modelleri, iki farklı uç arasında yayılacak. Bu uçlardan bir tanesi, düşük fiyat etrafında şekillenirken; diğeri kalite ve yüksek tatmin nitelikli olacak. Diğer seçeneklerin bu iki uç arasında çeşitlenmelerle yer alacağı söylenebilir. Bir noktanın altını çizebilirim. Günümüzde ne geleneksel perakendenin geçerliliği kaldı, ne de ‘evladiyelik’ iş modelleri var. Perakende sektörü de gelişen şartlara bağlı olarak kendini sürekli yenilemek zorunda. Bu çağ, sürekli değişim denilen temel üzerinde yükseliyor.
Gürcan Banger