Çoğu zaman içerikleri olmayan veya boşaltılmış sözcüklerle yaşıyoruz. Dijital ve dijitalleşme sözcükleri iyiden iyiye günlük yaşamımıza yerleşti. Bilgisayarlar, cep telefonları, tabletler, taşınabilir bilgisayarlar, İnternet, sosyal medya ve daha pek çok vesile ile ‘dijitali yaşıyoruz’. Bu yüksek hızlı ve debili akışın içinde iş ve çalışma yaşamı da var. İşletmeler geleneksel iş yapış tarzlarından dijitale dönüşmek için bir çaba içindeler. Gazete manşetlerinde, TV kanallarında ve İnternet sayfalarında dijital sözcüğü içeren haberlerle daha sık karşılaşıyoruz. Her türlü dergide bu tür sözcükleri içeren yazılar var. Kitapçı raflarında da adında dijital sözcüğü yer alan –sayıları henüz pek fazla olmasa da– kitaplar görüyoruz. Yeterli bilgilenmenin olmayışı; yeni kavramların, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin eksik veya hatalı yorumlanmasına yol açıyor. Örneğin bu yaşanan süreci, sadece bir teknolojik evrimleşmeden ibaret gören, yanlış algı sahibi önemli bir ‘teknik’ kesim var.
Bu arada büyüklü küçüklü işletmeler pazarda rekabet imkânlarını geliştirmek için daha dijital hale gelmek için acele ediyorlar. Buna karşılık dijitalin ve dijitalleşmenin özellikle iş ve çalışma alanlarında ne anlama geldiği konusunda yeterli açıklık ve bilgilenmenin olup olmadığı pek kolay olmayan bir soru olarak karşımızda duruyor. Bu konularda belli düzeyde bilgi edinmiş olan yöneticiler ise işletmelerinde dijital dönüşümü nasıl gerçekleştirecekleri sorusuna cevap arıyorlar.
Bazı işletme yöneticileri, mühendisler veya akademisyenler için dijitalleşme, teknolojiyle ve işletmenin teknolojik evrimleşmesiyle ilgilidir. Örneğin ürün geliştiriciler, pazarlamacılar veya satışçılar için dijitallik olgusu, müşterilerle yeni tarzda, yoğun iletişim kurmanın yeni bir yoludur. Yönetim ve iş geliştirme danışmanları, işletmenin strateji uzmanları veya üst düzey yöneticiler için iş yapmanın tamamen yeni bir modelini temsil ediyor olabilir. Küreselleşme gibi bu çağın görkemli kavramlardan birisi olan “dijital” için bunlardan herhangi birinin yanlış olduğunu söyleyemeyiz – nasıl ki, her birinin yalnız başına dijitali tam olarak tanımladığını söyleyemiyorsak…
Bir kavrama bu tür farklı bakış açıları, çoğu zaman değişim ve dönüşümden sorumlu olan kişileri harekete geçirir. Çünkü bunlardan her biri; pazarda gözden kaçırılmış olan bir fırsata, işletmedeki bir eksikliğe veya zafiyete ya da kaynakların verimsiz kullanımına işaret eder. Ama dijitallik gibi büyük bağlamda, sadece özel konularda küçük ve yerel iyileştirmeler yaparak hedeflenen ‘büyük balık yakalanamaz’.
“Dijital dönüşüm” ise mutlaka dijital teknolojinin doğrudan kendisi ile ilgili olmayıp, dijital teknolojinin insanların geleneksel sorunlarını çözmelerine imkân sağladığı durumlarla ilgilidir. Dönüşüm aşaması, dijital kullanımların belirli bir alanda yeni türden inovasyon ve yaratıcılığı içsel olarak mümkün kıldığı anlamına gelir. Dolayısıyla dijital dönüşüm, sadece geleneksel süreç, yöntem, teknik ve araçların iyileştirilmesi anlamına gelmez. Daha dar anlamda ise dijital dönüşüm; hem işletmeleri hem de kamusal yönetim, bilim, kitle iletişimi, tıp, sanat, spor vb. gibi toplumun tüm kesimlerini etkileyen alanlarda kâğıtsız çalışma, dijital iş olgunluğu gibi kavramlara işaret edebilir.
İş-işletme ekosistemi açısından bakıldığında; “dijital” kavramına bir ‘nesne gibi bakmak’ yerine onu ‘bir şeyler yapmanın’ tarzı olarak görmek daha uygun olacaktır. İş-işletme ekosistemi açısından dijitalleşmeyi tartıştığımızda “değer (mal ve hizmet), değer yaratımı, müşteri, müşteri deneyimi, kurumsal yetenek, örgütsel yapılanma” gibi bazı çekirdek kavramlar dikkat çeker. Dijitalliğin bir işletmeye ve ekosisteme bu kavramlar üzerinden eklemleneceği öngörülebilir. Bu bağlamda dijitalliğin birinci etki alanının ‘sınırları zorlayan inovasyon niteliğinde değer yaratımı’ ile ilgili olacağı söylenebilir. Bu alan genel olarak yeni ürün ve hizmet geliştirilmesini öngörmektedir. Dijitalliğin ikinci etki alanı, ‘müşteri deneyimlerini zenginleştirecek süreçleri oluşturarak değer yaratımı’ olacaktır. Burada ise öncelikle ifade edil(e)memiş müşteri ihtiyaçları olmak üzere yeni ürün ve hizmet yaratım ve üretiminin yeni süreçler tasarlanmasıyla gerçekleştirilmesi söz konusu edilmektedir. Üçüncü etki alan ise ‘tüm işletme yapısını desteklemek amacıyla temel yeteneklerin oluşturulması’ için dijitalliğin kullanımı olacaktır. Bu başlık altında fiziksel altyapı, kurum kültürü, insan kaynakları, sürekli eğitim gibi unsurlar düşünülebilir.
İşletme ve Dijital Dönüşüm
“Dijital dönüşüm”, işletmede iş yapma biçiminin yenilenmesi anlamına gelir. Bu nedenle işletmedeki iş süreçlerinin ve iş yapmanın tüm yörüngesini baştan sona incelemeyi, dijitallik sayesinde değer yaratımının genişleyebileceği sınırların keşfini gerektirir. Bu sınır genişlemesi işletmenin ürün ve hizmetlerinde olabileceği gibi tedarik zincirinin herhangi bir ya da birkaç halkasında da olabilir.
Bazı işletmeler, dijitalleşmeden yararlanarak kendi sektörlerine bitişik olan diğer sektörlerle oluşturdukları arayüzlerde (örneğin yeni ürün ve hizmetlerle) yeni genişleme ve değer fırsatları yaratabilirler. Kimi işletmeler ise mevcut ürünlerini dijitallik sayesinde kendi pazarları dışında başka alanlara sunma imkânı yakalayabilirler. Ama her durumda ana fikir, iş yapma biçimlerinin dijitallik yoluyla genişletilmesi veya yenilenmesidir.
Gelişmekte olan sektörlerde yeni değerlerin elde edilebilmesi; pazarlardaki gelişmelerin doğru anlaşılması ve bunların ne türden riskler, tehditler veya fırsatlar yarattığının değerlendirilmesine bağlıdır. Örneğin sensör, büyük veri ve analitikler teknolojileri ile Nesnelerin İnterneti değer zincirlerindeki zayıf halkaların bulunmasında, bunların dijitallik sayesinde iyileştirilmesinde katma değerli inovasyona yapmaya uygun fırsatlar yaratabilir. Her türlü imalat, lojistik, sağlık, tarım, savunma, eğitim, medya, eğlence vb. gibi sektörlerde işletmelerin değer zincirlerini iyileştirecek sayısız inovasyon örnekleri ortaya çıkabilir.
Bir işletme açısından dijitalleşmenin bir diğer tanım bileşeni; müşterinin karar verme süreçlerinin yakından incelenmesi ve anlaşılması demektir. Bu bileşen müşterinin beklenti ve davranışlarını anlamakla ilgilidir. Bu anlama ihtiyacı; müşterinin işletme içinde ve dışında bulunduğu zamanlar kadar işletmenin ve sektöründe dışındaki davranış profili ile de bağlantılıdır. Bunların doğru anlaşılması, dijitalleşmenin sağlayacağı en önemli kazanımlardan bir tanesidir.
Dijital dönüşümün bir başka bileşeni, müşterilere sunulan hizmetin yeni teknolojilerin desteğiyle nasıl daha iyi hale getirileceği ile ilgilidir. Bunun için müşterinin –hangi kanaldan aldığı fark etmeksizin– satın alma yolculuğunun her aşamasının izlenip bilinmesi gerekir. Ancak bu şartlarda değer zincirinin ilgili süreçlerinin yeniden tasarlanması veya mevcut olanın iyileştirilmesi için dijital yeteneklerin kullanımı mümkün olur. Buradaki önemli kriterler ‘yeni müşterinin’ ‘şimdi ve burada’ şeklindeki beklentisine uygun olan esneklik, verimlilik, hız, çeviklik, iletişim, katılım ve işbirliği olacaktır.
Dijital dönüşüm, sürekliliği olan bir süreçtir. Bazı örneklerde yanlış anlaşıldığı gibi işletmede bir kerelik teknolojik evrimleşme ile sona ermez. Çünkü teknolojik değişimden çok daha kapsamlı bir içeriğe sahiptir. Müşteriden gelen girdilere bağlı olarak –“müşteri sadakati” olarak anılan müşterinin ürün veya hizmet bağlılığını artırmak üzere– süreçlerin ve yeteneklerin sürekli ve düzenli biçimde evrimleşmesi gerekir.
Dijitalleşmenin desteğiyle de olsa, müşteri sadakatini sağlamak için bazı ilişkili, temel yeteneklerden yararlanmak gerekir. Bunlardan birincisi, dinamik karar verme süreçleri ile ilgilidir. İşletme, akıllı teknolojilerden de yararlanarak müşteriye kişiselleştirilmiş içerik ve deneyim sunacak karar verme süreçlerine sahip olmalıdır. Bu yeteneğin odak noktasında müşteri tercihleri yer almakla birlikte; ona tercihini yaşama geçirmek üzere kişiselleştirilmiş ve iyileştirilmiş bir süreç sunulmalıdır. Bu sunum için müşterinin farklı satış kanallarında nasıl davrandığı ve sonuçta hangi seçim kararını verdiğine dair verileri derlemek ve değerlendirmek gerekecektir. Arka plan işleri olarak çalışan büyük veri ve analitikler, bunu yapmak ve müşteriye kolaylaştırıcı iletiler göndermek üzere dikkate alınması gereken yeni teknolojilerdir.
İşletme ve Dijital Müşteri
Müşterinin, bütün veya segment olarak homojen bir ‘sosyal topluluk’ şeklinde kabul edildiği yaklaşım giderek tarihe karışıyor. Artık müşterinin içerik ile etkileşimini daha kişisel düzeyde ve ‘taneli’ olarak ele almak gerekiyor. Bu olgu, tüketicinin bir ürün veya hizmetle nasıl etkileşim kurduğunu analiz etmeyi ve müşteri deneyimini geliştirmek için bu etkileşimlerde ‘aktör’ olmayı gerektiriyor. Çünkü müşteri bir ürünü (hizmeti) değerlendirdikten sonra satın alma aşamasına veya bir satış kanalından diğerine geçtiğinde kararını değiştirebilir. Daha fazla sayıda müşteri etkileşiminin izlenmesi, işletme açısından bir ‘akıl’ oluştururken, müşterilerin gerçekten ne istedikleri konusunda daha iyi kararlar üretmelerini sağlar.
Sensörler, akıllı gözlük gibi giyilebilir teknolojik cihazlar, ‘deneyim simülatörü’ gibi çevre donanımı ve Nesnelerin İnterneti, işletmelerin dijital ve fiziksel olarak tercih edilir deneyim seçenekleri yaratabilir. Bunu başarmak için, tasarımcıların birden fazla şekilde algılanabilecek üç boyutlu sanal ortamlar oluşturmaları, katılımcıların sistemle etkileşimde bulunabilmeleri için arayüzler geliştirmeleri, çok sayıda katılımcının fiziksel konumlarına bakılmaksızın bir simülasyona katılmalarını sağlamak için ağ teknolojilerini uygulamaları, ikna edebilmek için yapay zekâ etkileşimleri oluşturmaları, sanal yönderlik geliştirmeleri, heyecan verici deneyim hikâyeleri yaratmaları gerekecek.
Dijital dönüşüme ilk elde katılacak yeni teknolojilerin varlığına rağmen yeni dünyanın üç temel dayanak üzerinde yükseldiğini söyleyebiliriz: Akıllılık (yapay zekâ ve veri işleme gücü), bağlantılılık ve gerçek zamanlı veri akışı. Gerçek zamanlı otomasyon, bu üç dayanağın birlikte ortaya çıkardığı temel yetenek bir diğer yetenektir. İşletme ile müşteriler arasındaki yeni türden etkileşimi desteklemek için kapsamlı bir otomasyon yapısı gerekecektir. Müşteri etkileşimlerinin otomasyonu; problemleri müşterinin hızlı bir şekilde kendisinin çözmesi için self-servis seçeneklerin sayısını artırabilir, iletişimi kişisel hale getirerek üzere müşteri ile daha yakınlaşabilir ve kanal, zaman veya cihazdan bağımsız olarak seçenekli araştırma, inceleme ve satın alma yolları sunabilir.
Müşteri ile yakın ve yoğun etkileşim, işletmeye inovasyon konusunda çok yönlü imkânlar sunar. Müşteriye verilen iyi hizmetin yarattığı karşılıklı deneyim, bu sürece olumlu katkılar yapar, işletmenin inovasyon potansiyelini artırırken her iki tarafın da yararını içerir. Yeni inovasyonlar, müşteri ile işletme arasında daha fazla etkileşime neden olmakta; böylece bir yandan inovasyona konu olabilecek daha fazla enformasyon üretilirken, diğer yandan müşteri-işletme, müşteri-ürün veya müşteri-hizmet ilişkilerinin değeri artmaktadır.
Dijital dönüşüm sayesinde bir işletmenin hızlı ve çevik olabilmesi, onun teknolojik ve örgütsel süreçleriyle ilgilidir. “Dijital işletme” olmak; daha iyi ve daha hızlı kararlar vermek, karar verme sürecini daha küçük takımlara devretmek ve işleri daha hızlı yapma yollarını geliştirmek için verilerden yararlanmak demektir. Dijitallik, işletmenin sadece birkaç fonksiyonuna veya birimine ait bir nitelik değildir. Dijital olmak, bağlantılılık ve entegrasyonlar sayesinde işletme dışındaki paydaşlarla da yaratıcı işbirliği içinde olmak anlamına gelir. Dijital zihniyet; farklı disiplinlerden oluşan işbirliğini kurumsallaştırır, hiyerarşileri düzleştirir ve yeni fikirlerin oluşumunu teşvik etmek için ortamlar oluşturur.
Bilişim-iletişim teknolojileri (BİT) açısından dijitalleşme; hızlı hareket eden, genellikle müşterilerle olan etkileşime destek veren, zaman ve tatmin edici içerik açısından kritik sistemler ile daha yavaş tempoda çalışan mevcut (muhtemelen arka plandaki) sistemlerin ayrıştırıldığı ikili bakış açısına sahiptir. Dijitalleşmenin teknolojik hedefi işletme içindeki cihaz, sistem ve çalışanları bağlantılı hale getirecek –“dikey entegrasyon” adı verilen– ağ yapısını kurmaktır. İşletme dışında ise ekosistemdeki paydaşların işletme ile bağlantılılığı, “yatay entegrasyon” ve “uçtan uca entegrasyon” olarak anılan ağlar sayesinde gerçekleştirilecektir.
Dijitalleşmenin ana fikri, iş-işletme ekosistemi ile işletmenin kendisinin yaşadığı veya gelecekte deneyimleme ihtimali olan zorluk ve darboğazları teknolojik yapılanmanın yaratacağı sinerji ile aşmaktır. İşletmeler kendi yapılarına ve kültürlerine bağlı olarak “dijital” olgusunu farklı yorumlayacak ve farklı hareket tarzları geliştirecek. Ancak, dijital hakkında net bir anlayışa sahip olmak; iş-işletme yöneticilerinin, pazardaki değeri nasıl yakalayacakları hakkında bir bakış açısı ve vizyon geliştirmelerine olanak tanıyacaktır.