Teknolojik iş kurma sürecini kısaca hatırlayalım. Girişimci önce pazardaki çözüm bekleyen sorunları, tatmin edilmesi istenen ihtiyaçları belirler. Bunlar ifade edilmiş veya dile getirilmemiş konular olabilir. Daha sonra girişimci elindeki ve erişimindeki kaynaklara bakarak bu sorun ve ihtiyaçlardan hangilerini tatmin edecek çözümleri (ürün ve hizmetleri) pazara sunabileceğini araştırır. Bu süreç aynı zamanda derhal kazanca dönüşebilecek müşterilerin de belirlenmesi demektir. Çünkü girişimci için mevcut ve erişebilir kaynaklar içinde satışa dönüşebilecek hazır müşteriler de düşünülmelidir.
Müşteri Bulmak
Bir teknolojik girişimin gerçekleştirilmesi (işin kurulması) sürecinin ana odak noktası müşterilerin keşfi ve doğrulanması olmak durumundadır. İş kurma sürecindeki işler, mevcut durumda kurulu olan bir işletmede yapılacak işlerden farklıdır. Kurulu bir işletmede iş modeli hazır ve işler haldedir. Diğer yandan yeni bir teknolojik girişim yapılırken tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir bir iş modeli geliştirilmek zorundadır. İş modelinin hazır hale gelmesi pazarda bulunacak ve doğrulanacak müşteriler aracılığı ile gerçekleşir. Bunu iş modelinin fiili işletilmesi takip eder.
“Müşterilerin bulunması ve doğrulanması” konusuna açıklık getirelim. Bu faaliyet(ler)in amacı, pazarlar, müşteriler, pazarlama kanalları ve fiyatlama konusundaki tahminlerin gerçeğe yakın hale getirilmesidir. Piyasa gerçekleri sadece bir iş planı yapılarak kavranamaz. Piyasa ekosisteminin öğrenmenin yolu müşterilerle doğrudan ilişki kurmaktır. Bu çerçevede; “müşteri bulunması”, yeni iş kuran girişimcinin vizyonunu müşteriler aracılığı ile sınanabilecek olan bir dizi varsayıma dönüştürme sürecidir. “Müşteri doğrulaması” ise geliştirilen iş modelinin tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir olup olmadığının sınanması sürecine verilen isimdir.
Basitleştirerek özetlersem müşteri bulunması ve doğrulanması süreci şu soruların cevaplanması anlamına gelir:
- Benim müşterim kimdir ve nerededir?
- Müşterinin durumunu (ihtiyaç ve isteklerini) doğru anlıyor muyum?
- Müşterinin sorunlarını çözmek ve ihtiyaçlarını tatmin etmek için geliştirdiğim ürün ve hizmetler gerçekten bu amaca uygun mu?
- Pazardan aldığım geri bildirimler ürüne devam etmeme işaret ediyor mu, yoksa yeni bir arayışa mı girmeliyim?
- Devam edeceksem müşteri tatminini iyileştirmek için müşteri geri bildirimlerini alarak nasıl geliştirmeler yapmalıyım?
- Müşteri geri bildirimleri ve üründe iyileştirme yapma gerekliliği arasındaki denge ne zaman kararlı hale gelecek?
- Yeni ürünümü olgunlaştırmak için pazardan geri bildirim almaya ne kadar devam etmeliyim?
Eski ve Yeni Bakışlar
Teknolojik iş kurma süreci, bir yandan tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir iş modeli geliştirilirken diğer yandan müşterilerin bulunması ve doğrulanmasına odaklanmalıdır. Geleneksel iş modelleri, müşteriyi yeterince dikkate almayarak ve onunla gerekli etkileşime girmeyerek ciddi bir hata yaparlar. Klasik iş kültürünün bize öğrettiği gibi bir iş planı yapmak, ürün geliştirme haritası çıkarmak ve pazar ihtiyaçları raporu hazırlamak teknolojik girişimin başarılı olması için asla yeterli değildir. Geleneksel yaklaşım girişimcinin müşterinin ihtiyaçları ve çözümler konusunda her şeyi bildiğini kabul eder ki, bu varsayım çoğunlukla doğru değildir.
Yeni bakışa uygun teknolojik girişimcilikte zorunlu özelliklere sahip giriş ürünü pazara sunulur, geri bildirimler alınır, iyileştirmeler ardından tekrar pazara arz edilir. Bu ardıştırma, ürünün pazar ve müşteri geri bildirimleri açısından istikrarlı bir duruma kavuşmasına kadar sürer. Pazardan alınan geri bildirimlere göre ürün iyileştirilmeye veya başka bir ürüne geçilmeye karar verilir. Bunu “ürün geliştirme” olarak kavrayacağımız gibi aynı zamanda “pazar ve müşteri geliştirme” süreci olarak da düşünebiliriz. Büyük resimde ürün, pazar ve müşteri birlikte iyileştirilip geliştirilmektedir.
Pazarda Ardıştırmalı Sınama
Teknolojik giriş ürününün pazara sunulması, müşterilerden geri bildirim alınması, üründe müşteri taleplerine uygun iyileştirme yapılması ve tekrar pazara arz edilmesi çevrimsel ve ardıştırmalı bir süreçtir. Bu ürün-pazar-müşteri geliştirme süreci, geleneksel doğrusal sıralı yaklaşımdan farklıdır. Geleneksel yaklaşımda süreç; ürün fikirleri üretme, seçenekleri eleyip azaltarak geliştirilecek fikri belirleme, iş analizi, ürün geliştirme, sınama ve doğrulama, ticarileştirme ve pazara sunma şeklinde yürür. Sürecin başından sonuna kadar herhangi bir müşteri geri bildirimi alınmaz. Müşterinin görüşü ancak ürün son haline gelip pazara sunulduktan sonra alınır. Bu nokta herhangi bir önlem almak için çok gecikmiş bir aşama olabilir.
Teknolojik girişimin iş modelinin pazarda ardıştırmalı biçimde sınanması sırasında ürün-pazar-müşteri üçlüsünün bazı özellikleri ortaya çıkar. Birincisi, müşterinin tercih ettiği temel ürün özellikleridir. İkincisi, girişimcinin ilgisini çekerek tatmin edecek düzeyde bir pazarın var olup olmadığıdır. Üçüncüsü, ürünün müşteriler tarafından algılanan değeridir. (Bilindiği gibi; değer, ürünün müşterinin sorununu çözen veya ihtiyacını tatmin eden ve müşteri tarafından algılanabilen niteliğidir.) Dördüncüsü, satın alma niyetinin ve satın alma gücünün ifadesi olan, ürünün gerçek pazar talebi düzeyidir. Beşincisi, ürünün gerçek satın alıcısının kim olduğudur. Beşincisi, fiyatlama ve pazarlama kanallarıdır. Altıncısı, satış sürecinin özellikleridir.
İş Modeli
Biraz da iş modelinden söz ederek konuya açıklık kazandıralım. Bir iş modeli, bir girişimin finansal kazanç ve sürdürülebilirliğini sağlayan mantıksal sistemdir. Daha basit olarak söylersek; iş modeli, bir işletmenin nasıl para kazandığıdır. İş modeli; teknolojik girişimin işletmenin değer (ürün-hizmet) önermesi, müşteri ilişkileri, müşteri katmanları, dağıtım kanalları, gelir akımları, maliyet yapısı, temel ortaklar (paydaşlar), temel faaliyetler ve eylemler ile temel kaynaklar gibi unsurlardan (yapıtaşlarından) oluşur. Teknolojik girişimde iş modeli önceden tasarlanıp daha sonra yürütülen bir sistem değildir. Girişimcinin iş modeli hakkında önceden görüşleri olsa da bu sistem büyük oranda müşterilerle etkileşimli olarak geliştirilir.
Ürün-pazar-müşteri üçlüsünün geliştirilme süreci olarak daha önce anlattıklarım uyarınca iş modeli, iş planında daha önce var edilmesi gereken bir sistemdir. Önce iş modeli geliştirilir, ardından iş planı hazırlanır. Teknolojik girişimciler için işleyebilen bir iş modeli var olmadan (geliştirilmeden) bir iş planı hazırlamak söz konusu olmaz.
Sıklıkla iş modelinin tanımlanmış ve doğrulanmış müşteriler için değer yaratan, tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir bir sistem olduğunu ifade ettim. Yeri gelmişken tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir nitelemelerine kısaca değinmek uygun olur. “Tekrarlanabilirlik”, iş modelinin (yani işletmenin) müşteriler için istikrarlı ve sürdürülebilir biçimde değer üreteceğini ve bunun müşterilerce erişilebilir olmasını sağlayacağını ifade eder. “Ölçeklenebilirlik” ise tekrarlanabilir iş modelinin (yani işletmenin) giderek büyüyen müşteri tabanına yeterli miktarda ürün ve/veya hizmet sağlayabileceğini anlatır.
Başarılı olması öngörülen herhangi bir kuruluşun (örneğin ekonomik işletmenin) kendisine sorması ve sağlam biçimde cevaplaması gereken iki sorudan söz edebiliriz: “Müşterim kimdir? Müşterimin ihtiyacı nedir?” Söz konusu kuruluş kâr amaçlı bir ekonomik kuruluş olduğu gibi kâr amaçlı olmayan bir sivil toplum kuruluşu (STK) da olabilir.
Bir ekonomik işletme sürdürülebilir ve yaşamı şansı olan bir iş modeline sahip olmalıdır. Bu iş modeli işletmenin kazanç, dolayısıyla katma değer (kâr) elde etmesini sağlamalıdır. İşletmenin kalıcılığı ve sürdürülebilirliği müşterilere sağladığı değer karşılığında elde ettiği kazanca ve kâra bağlıdır.
Teknolojik Girişimcilik ve İş Modeli
Bir işletmenin fonksiyonu, pazardaki müşterilerin sorunlarını çözen ve ihtiyaçlarını tatmin eden mal ve hizmetler üretmektir. Buna “değer üretimi” adı verilir. Bir başka deyişle; bir işletme müşteriler için değer yaratır; müşteriler de bu değeri satın alarak tatmin sağlarlar; satın aldıkları bu değerin karşılığında da işletmeye ödeme yaparak onun kazanç elde etmesine neden olurlar. Bir “iş modeli” bir işletmenin ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer kapsamlarda nasıl değer ürettiğini, bunu müşterilere nasıl ilettiğini ve karşılığında nasıl kazanç elde ettiğini gösteren mantıksal sistemdir. Çok basit olarak iş modeli, bir işletmenin nasıl para kazandığıdır.
İş modeli, mühendislik disiplinlerinde sıklıkla kullanılan sistem teorisinin iş kültürüne uygulanması ile elde edilen bir çalışma alanıdır. Özellikle 2000’li yıllardan başlayarak bu alanda yapılmış ciddi araştırmalar ve yazılmış kapsamlı literatür mevcuttur. Son yıllarda ilgi gören iş modeli incelemeleri bu sistemi yaklaşık dokuz ayrı yapıtaşına bölümleyerek ele alır. Bu yapıtaşlarının ayrıntılı incelenmesi bir teknolojik girişim açısından da önemlidir. Söz konusu yapıtaşları bir yandan iş modelinin analitik olarak anlaşılmasını sağlarken, bir bütün olarak uyumlu çalışsalar da işletmenin kâr kaynağının (kazanç elde etme biçiminin) anlaşılması açısından son derece önemlidir. Tekrarlanabilir ve ölçeklenebilir bir iş modeli kurmak isteyen teknolojik girişimci bu yapıtaşlarını ayrıntılı biçimde araştırmak ve tasarlamak zorundadır.
Yapıtaşları
Bir işletmenin üreteceği, müşteriye mal veya hizmet ve enformasyon olarak ulaştıracağı değer vaadine “değer önermesi” adı verilir. Değer önermesi sayesinde müşteri de söz konusu değerin kendisine ulaştırılacağına ve ilgili deneyimi yaşayabileceğine dair bir inanca sahiptir. Bir girişimci kendi değer önermesinin ne olduğunu belirlemek için kendisine bir dizi soru sorabilir:
- Müşteriler için hangi değeri yaratıp ulaştırıyoruz?
- Müşterilerin hangi sorununu çözüyoruz ya da hangi ihtiyaçlarını tatmin ediyoruz?
- Pazarda (ilgilendiğimiz müşteri katmanlarına) hangi ürün ve hizmetleri sunuyoruz?
Bu soruların doğru cevaplanarak elde edilenlerin derlenmesiyle değer önermesini oluşturmak mümkün olacaktır.
İş modelinin ilişkili olmakla birlikte diğer iki ayrı yapıtaşı, müşteri ilişkileri ile müşteri katmanlarıdır. Bu çağın iş kültüründe müşteri ilişkileri, bir işletme açısından en değerli varlıklar arasında kabul edilir. İş modelinde bu varlığı açıkça nitelemek için de bazı soruların sağlam biçimde cevaplanması gerekir:
- Farklı müşteri katmanlarımız onlarla ne türden ilişki kurmamızı ve sürdürmemizi beklerler?
- Mevcut müşteri ilişki düzenimiz nedir, nasıldır?
- Var olan müşteri ilişkilerimiz iş modelinin tümüyle uyumlu halde midir?
- Müşteri ilişkilerinin (tek tek, gruplar halinde ve bir bütün olarak) işletmeye olan maliyeti nedir, bu maliyet ne şekilde oluşmaktadır?
İş modelinin bir diğer önemli yapıtaşı olan müşteri katmanları ile büyük pazarın daha küçük bölümlerini ifade ediyoruz. Pazarın segmentasyonu (bölümlenmesi) büyük bir hedef pazarı daha küçük parçalara bölen bir pazarlama stratejisidir. Böylece benzer sorunlar yaşayan, yaklaşık aynı ihtiyaç ve önceliklere sahip olan, hedef tüketicilere, işletmelere, bölgelere ya da ülkelere odaklanmak daha kolay hale gelir. Bir teknolojik girişim iş modelinin kendi müşteri katmanları konusunda netlik kazanmak için şu türden soruları cevaplaması beklenir:
- İşletme olarak kimin için değer (mal ve hizmetler) üretiyoruz?
- Önemli müşterilerimiz kimlerdir?
- En fazla katma değer sağlayan müşterilerimiz kimlerdir?
İşletmeyi tatlı su (yani değer) sağlayan bir kaynak olarak düşünebiliriz. Kaynaktan çıkarılan suyun onu kullanacak olanlara ulaştırılması gerekir. Bir işletmede değerin müşterilere ulaştırılmasını (veya müşterilerin değere erişmesini) sağlayan iş modeli yapı taşı dağıtım (pazarlama ve satış) kanallarıdır. Bir iş modelinin bu konuya da açıklık getirmesi gerekir:
- Mevcut veya muhtemel müşteri katmanlarımıza hangi kanallara aracılığı ile erişebiliriz?
- Şimdiki durumda nasıl erişiyoruz?
- Bu kanallar nasıl bir bütünleşik yapı ortaya koyuyorlar?
- Hangi kanal(lar) daha etkili ve verimli?
- Maliyet açısından hangi kanal(lar) daha uygun?
- Kanalları müşteri alışkanlıkları ile bütünleştirebildik mi; değilse bunu nasıl yapacağız?
İş modelinin önemli yapıtaşlarından birisi gelir elde etme biçimidir. Bazı işletmeler ürün veya hizmetlerini peşin para karşılığı veya değişik araçlarla taksitli olarak satarlar. Bazı ürün ve hizmetleri almak için ön ödemeli veya kullanım sonrası ödeme yapmak üzere abone olunması gerekilir. Bazı işletmeler gelirlerini ürünlerini kiralayarak elde ederler. Bunlara başka gelir modelleri de ekleyebiliriz. İş modelinin gelir akımını türünü belirlemek için şu soruları cevaplamak gerekir:
- Müşterilerimiz hangi değerin karşılığında ödeme yapmaya istekliler?
- Mevcut durumda hangi değer karşılığında ödeme yapıyorlar?
- Ödemeyi nasıl yapıyorlar?
- Nasıl ödemeyi tercih edebilirler?
- Her bir ürünün veya hizmetin karşılığı olan ödeme biçimi (gelir akımı) toplam gelir içinde nasıl bir paya sahip?
Bir işletmenin kârlılığını belirlemesi yanında piyasada kalıcılığı ve sürdürülebilirliğini sağlayan unsurlardan bir diğeri maliyet yapısıdır. Bu durum, maliyet yapısını iş modelinin en önemli unsurlarından birisi yapar. İş kurucusunun başarılı bir girişim için maliyet yapısına hâkim olması gerekir. Bu amaçla şu soruları cevaplamak yararlı olur:
- İş modelimizdeki en önemli maliyet kalemleri hangileridir?
- En maliyetli olan (işgücü, hammadde, enerji vb. gibi) girdiler hangileridir?
- En maliyetli olan faaliyetler hangileridir?
Yaşadığımız çağın iş dünyası açısından kritik kavramları arasında işbirliği, ortak çalışma, ağlar ve kümelenmeler yer alır. Bu önemli konuya iş modeli yapıtaşı olarak temel paydaşlıklar adını verebiliriz. İşletmeyi çepeçevre saran ekosisteme göz attığımızda burada müşteriler yanında rakipler, tedarikçiler, (üniversiteler, ar-ge ve tasarım merkezleri, bankalar, çeşitli servis yapıları gibi) özel, kamusal ya da sivil kurum kuruluşların yer aldığını görürüz. Bir işletme girdi olarak kullandığı üretim faktörleri dışında kendi tedarik zincirindeki bazı süreçlerin ve faaliyetlerin sağlanmasını ekosistemdeki paydaşlarından isteyebilir. Karmaşık bir ekosistemin varlığı sağlıklı işleyen bir iş modeli için şu soruları cevaplamamızı zorunlu kılar:
- Anahtar nitelikli paydaşlarımız kimlerdir?
- Ana tedarikçilerimiz kimlerdir?
- Paydaşlarımızdan bize hangi kaynakları sağlamalarını bekliyoruz?
- Paydaşlarımız hangi temel önemdeki faaliyetleri yerine getiriyorlar?
Bir işletmenin iş modelini oluşturan yapıtaşlarından bir diğeri temel nitelikli etkinlikleridir. Bu etkinlikler ar-ge’den tasarıma, inovasyondan imalata, dağıtımdan satış sonrası servislere kadar çok farklı alanlara yayılır. Örneğin bir makine imalat işletmesi çalışanların ulaşımı ve iaşesi için gerekli hizmetleri dışarıdan başka firmalardan alırken, bünyesinde çok değerli olan ür-ge ve tasarımı temel etkinlikler olarak bulundurabilir. İş modelinin anahtar nitelikli faaliyet ve etkinliklerini belirlemek için şu türden soruları cevaplamak uygun olur: “İşletmenin değer önermesi hangi temel etkinlikleri zorunlu kılmaktadır? İşletmenin dağıtım kanalları hangi türden faaliyetleri gerektirmektedir? Müşteri ilişkileri olgusu için hangi temel faaliyetler gereklidir? İş modelinin gelir etme biçimi hangi faaliyetleri zorunlu kılmaktadır?”
İş modeli oluşturmada farklı yaklaşımlar, kendi özgün sistemlerini farklı yaklaşımlarla oluştururlar. Dolayısıyla bir iş modelindeki yapıtaşı sayısı da değişebilir. Ama neredeyse her iş modelinin içerdiği bir başka yapıtaşı temel kaynaklarla ilgilidir. İşletme bu kaynakları kullanarak müşterilere arz edeceği değeri yaratır. İş modelinin temel kaynaklarını belirlemek üzere şu tür sorulardan yararlanabiliriz:
- Değer önermesini yerine getirmek için gerekli kaynaklar hangileridir?
- Dağıtım kanallarımız hangi kaynaklara ihtiyaç duymaktadır?
- Müşteri ilişkileri fonksiyonu için hangi kaynaklara ihtiyacımız var?
- Gelir elde etme modelimiz hangi kaynaklara gerek duyar?
İş modeli, tek bir çalışma ile geliştirilen sabit bir şema değildir. Ardıştırmalı olarak iyileştirilir ve geliştirilir. İş modelinin geliştirilmesi sırasında bazı yapıtaşları işletmenin kazanç elde etmesinde baskın rol oynar. Bu nedenle iş modeli çalışması teknolojik girişimin yapısının ve işleyişinin öğrenilmesi, gerçek katma değer bileşenlerinin belirlenmesi açısından yüksek önemdedir.
Teknolojik Girişimcilik İlkeleri
Başarılı bir teknolojik girişim oluşturmanın ilk kuralı bunu yapmanın nedenini iyi bilmektir. Hiç kuşkusuz; işletme kalıcı ve sürdürülebilir olacaktır. İşletme sosyal çevreye katkılar yapacaktır. Ortakların işletmedeki payları zaman içinde değerlenecektir. Tüm bunlar olur biterken kesin ve kaçınılmaz olan bir nokta var ki; işletme değer üretecek, bunu müşteriye ulaştıracak ve karşılığında kazanç ve daha da önemlisi kâr elde edecektir. Bu, bir iş kurmanın zorunlu ilkesidir. Yeni kurulan bir iş ise bu süreci kısıtlı kaynaklarla gerçekleştirmek zorundadır. Bu tür şartlar altında teknolojik girişimi başarıyla kurmanın iyi yolu “yalın girişim” yaklaşımından yararlanmaktır. Yalın girişim yaklaşımı, yalın felsefe yanında pazarda deneyler yapmayı mümkün kılan tekrarlı ve ardıştırmalı “zorunlu, minimum özelliklere sahip giriş ürünü” mantığını kullanır. Girişimci, başlangıçta prototipini tasarladığı iş modelini pazarda yaptığı deneyler aracılığı ile iyileştirir, geliştirir.
Yeni bir iş kurulduğunda ilk gündem konusu yaşayabilirlik olur. Çünkü başlangıç aşamasında girişimcinin hatalar yapma ihtimali yüksektir. Bu nedenle girişimcilerin hata ve başarısızlıklar karşısında nasıl davrandığı iş kültürünün sıkça incelenen konularından birisidir. İşletme yaşamında hata yapmak olağan bir durumdur; dolayısıyla girişimcinin beceri ve yetenek eksikliğini göstermez. Önemli olan, yapılan hataya veya başarısızlığa karşı dirençli olabilmek ve doğru dersleri çıkarmaktır. Ehil girişimci pazarın –kazanmaya ve kaybetmeye yol açabilecek– rekabetçi yapısını iyi bilir ve buna hazırlıklı olur. Teknolojik bir iş kuran girişimci, yeni sektörlerin doğası gereği “yıkıcı (büyük oranda farklılaştıran) inovatif atılımlar” için istekli ve donanımlıdır. Özetle; teknolojik girişimciliğin ilkelerinden bir diğeri bu pazarın gerektirdiği esnekliğe, dirençliliğe ve yenilenme gücüne sahip olmaktır.
Teknolojik bir girişim yapma söz konusu olduğunda gündeme gelen önemli unsurlardan birisi (patent, faydalı model vb. türleri içine alan) fikri mülkiyet konusudur. Girişimci bir yandan fikri mülkiyete konu olan yeni gelişmeleri yakından izlerken, diğer yandan da kendi yaratı ve inovasyonlarını koruma altına almak durumundadır. Başka kişi ve kuruluşların fikri mülkiyet alanındaki çalışmalarının teknolojik gelişmelerin ve fırsatların muhtemel yönü ve fırsatları hakkında önemli ipuçları ve yenilik fikirleri sağlayacaktır. Fikri mülkiyetin belgelenerek korunması ise girişimcinin kaynaklarının heba olmasına ‘bir ölçüde de olsa’ imkân sağlayacaktır. Fikri mülkiyetin satılmasının veya lisans satışı ile kullanıma açılmasının girişimci bir kaynak yaratma imkânı olduğunu da eklemek gerekir. Özetlersek; teknolojik girişimciliğin bir diğer ilkesi fikri mülkiyet konusundaki doğru yaklaşım modelidir.
Adalet sisteminin dayanağı yasalardır; yargıçlar yasaların belirlediği hukuksal alanda doğru ve adil hak gerçekleşmesi oluşturmaya çalışırlar. İş dünyasında adalet sisteminin yargıcı ise piyasalardır. İş sahipleri ve yöneticilerle yapılan girişim başarısı konulu görüşmeler, pazarın çok yönlü potansiyeli, gücü ve karar vericiliği konusunda önemli ipuçları vermektedir. Bu görüşmelerde karşımıza çıkan önemli konulardan birisi girişimcilerin pazardaki fırsatları tanıma başarısıdır. Klasik anlamda fırsat tanıma becerisi pazardaki bir boşluğu (nişi) yakalama anlamına gelir.
Teknolojik pazarlar ise daha farklı bir durum ortaya koyar. Ford Motor Şirketi’nin kurucusu, ABD’li sanayici Henry Ford (1863-1947) otomobil üretmeye nasıl karar verdiği ile ilgili bir soruya “Eğer insanlara sorsaydım, benden daha hızlı bir 4 atlı araba yapmamı isterlerdi” demişti. Bu ana fikir, teknolojik pazarların özünü oluşturur. Teknolojik girişimciler pazardaki bir boşluğu bulup yararlanmak yerine o boşluğu kendileri yaratır ve kendi ürünleri ile doldururlar. “Pazar oluşturma”, geleneksel pazar analizi sürecine oranla daha farklı beceri, teknik ve ölçümleme araçları gerektirir. Pazar oluşturma için girişimci; pazarı dinleme, pazarda deneyler gerçekleştirme, geri bildirimleri doğru şekilde toplama ve hızlı prototipleme konusunda yeteneklere sahip olmalıdır. Dolayısıyla teknolojik girişimcilerin piyasa ve müşteriler konusunda kalıplanmış ezberleri yoktur; onlar uyanık, çevik, esnek ve akıllı olmaya çalışırlar.
Gürcan Banger